O an mikrofonlar açıktı
Konferans ve derslerimizdeki en ilgi çekici başlıklardan biri hiç şüphesiz "Kendi krizini yaratma" bahsidir Son günlerde tipik örneklerinden birini yaşadık
Asrın felaketi 6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde, gün boyu anma etkinlikleri düzenlendi Cumhurbaşkanı, Bakanlar, kurumların üst düzey yöneticileri bölgedeydiler
Aynı günün akşamı, Adıyaman'da "Bir Oluruz 6 Şubat Depremleri Anma Programı" düzenlendi. Depremzedelere evlerinin teslim edildiği gecede ayrıca, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından bölgede inşa çalışmalarına katkı veren 42 kurum, kuruluş ve özel sektör temsilcilerine plaketleri takdim edildi Fakat törende 'beklenmedik' bir şey oldu Plaketini almak için sahneye çıkan Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar, durduk yerde iletişimin tipik yol kazalarından birine uğradı ve 'kendi krizini yaratıverdi' Çakar sahnedeyken, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da beratları takdim eden Sayın Cumhurbaşkanı'na eşlik ediyorlardı. Alpaslan Çakar, birden Cumhurbaşkanı'na döndü ve şöyle dedi: "Burada en büyük hayırsever benim, en çok parayı ben verdim"Belli ki, yaptıkları önemli yardımın altını espriyle karışık çizmek istemişti Sayın Genel Müdür Oysa mikrofonlar açıktı Ve herkes her şeyi duydu
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tam da kendisinden beklendiği gibi, cevabını vermekte hiç gecikmedi: "Koskoca devlet bankası, bırak sen-ben verdim deme, devlet verdi" Cumhurbaşkanı, ardından salona yöneldi ve şöyle devam etti: "Bazen devlet kurumları hava atıyorlar da; onlara diyorum ki, millet verdi, devlet verdi. Sizler de aracı oldunuz."
Bu sözleri nedeniyle Çakar'ın 'nur topu' bir krizi olmuş durumda. Her fırsatta karşısına çıkartılıp konulacak cinsten İletişimini uzun vadede, hiçbir boşluğa izin vermeyecek biçimde yönetmezse daha da büyüyebilir Yani bundan sonrası çok kritik Ciddi iki proje ile hareket edebilirse bir şansı olabilir: 1. Kriz yönetimi ve 2. Kriz iletişimi yönetimiKravat meselesiİletişimde 'beden dili'ni şu dünyada en iyi kim kullanıyor derseniz, ilk sıraya ABD Başkanı Trump'ı koyarız İkinci sırada tartışmasız, Zelenski yer alır Üçüncülüğü ise bizim Ekrem İmamoğlu kimselere kaptırmazİsrail Başbakanı Netanyahu'nun son ABD ziyaretine bir göz atın Bakın, neler göreceksiniz neler Kapılarda karşılamalar First lady'i kenarda köşede bırakıp Netanyahu'nun sandalyesini çekmeler Konuğu yerine bizzat eşlik ederek oturtmalarİkilinin taktıkları kravatlar ise 'ifade' biçimlerinin en kralıydı!.. Netanyahu, Trump'ın her gün taktığı kırmızı kravatı almış, geçirmiş boynuna Trump da bu jesti görmüş ve mavi bir kravatla karşılık vermiş
Ama hangi mavi...
ABD bayrağının laciverti değil, İsrail bayrağındaki yıldızın mavisi Turkuaza yakın, uçuk mavi
Yani ne diyorlar: "Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için!.."
İşi o kadar abartmışlar ki; Gazze konusundaki 'hülya'ları nedeniyle eleştirilerle boğuşan Trump, "Gazze'yi ABD askerilerine boşalttırmayacağım; İsrail boşaltacak, sonra da bize verecek" demeye başladıAtalarımız ne güzel söylemiş: "Ölme eşeğim, ölme!.."
Sağlık iletişimi zor, ama imkânsız değilMemorial Bahçelievler Hastanesi'nin ev sahipliği yaptığı "Okyanusların Mirası" sergisi, 27 Mart 2025 tarihine kadar görülebilecekmiş.
Sağlık, pek çok ülkede olduğu gibi, mevzuat gereği iletişimi çok kısıtlı yapılabilen alanlardan biri ve hastanelerin ellerinde 'kullanabilecekleri' pek bir şey yok denebilir
Bu nedenle hastaneler kültürel ve sosyal alanlardaki çeşitli faaliyetleriyle itibarlarını yukarı çekmeye çalışırlar. Tabii sadece bununla da kalmaz, bünyelerindeki ve bünyelerine kattıkları nitelikli hekimleri de öne çıkararak