Aslında saygısız, kaba, terbiyesiz anlamlarında kullanılan Farça bir kelime İngilizcede 'insolence', 'arrogance', 'impudence', 'cheek cheekiness', 'audacity', 'effrontery' gibi kavramlarla karşılanmaya çalışılıyor. Yaklaşık Türkçeleri; saygısız, haddini bilmez, kibirli, utanmaz, arsız
Almancada ise 'Frechheit', 'Arroganz', 'Unverschamtheit', 'Kühnheit', 'Verwegenheit' ile karşılanıyor Yukarıdakilere ilaveten ukala, kendini beğenmiş, cüretkâr, pervasız karşılıklarını da kapsıyor
Uluslararası ilişkilerde de devletlerin ya da liderlerin diplomatik teamülleri veya insan haklarını hiçe sayarak, güce yaslanarak sorumluluktan kaçma, hesap vermeme çabası ile hukuk dışı uygulamaları meşrulaştırma için sergiledikleri pervasız ve saldırgan tutumları tanımlamak için kullanılıyor.İsrail devletinin 1948'de kurulmasıyla başlayan süreç, Lübnan, Suriye, Mısır, Ürdün, Filistin topraklarında süregelen çatışmaların ve etnik temizlik politikalarının temelini oluşturmuştu. İsrail'in, Batı Şeria ve Gazze'deki yerleşim politikaları, mültecilerin dönüş hakkının reddi, Kudüs'ün statüsüne yönelik tek taraflı adımları ve Filistinlilere uygulanan sistematik ayrımcılık, saldırganlık, küstahlığın bir devlet politikası hâline geldiğinin kanıtıdır.İsrail'in uluslararası hukuk önünde hesap vermesi, çoğu zaman ABD'nin diplomatik, askeri ve ekonomik koruması aracılığıyla engellenmiştir. Bu durum da küstahlığın temel dinamiklerinden biri olan 'cezasızlık kültürünü' beslemiştir.İsrail'in kendini sürekli mağdur konumuna yerleştirerek yürüttüğü küresel algı çalışmaları, medya aracılığıyla kamuoyunu manipüle etme çabasının bir parçasıdır. Ne var ki gerçekler, bu söylemin altını boşaltmaktadır.İsrail küstahlığını en çok besleyen unsurlardan biri hiç şüphesiz İslam âleminin duyarsızlığıdır. Batı Şeria dahil, Orta Doğu'daki ABD, İngiliz, Fransız kontrolüne girmiş İslam ülkeleri seslerini çıkarmayarak İsrail'in pervasızlığını adeta desteklemektedirler.Oysa adaletin tesisi ve barışın sağlanmasında yalnızca saldırganın değil, sessiz kalanların da sorumluluğu bulunur. Gerçek barış, ancak hakikatin cesurca dile getirilmesiyle mümkün olabilir. Aynen Türkiye'nin yaptığı gibi İran, Güney Kıbrıs'la iş birliği yaparak Türkiye'nin ve KKTC'nin karşısında pozisyon almış olsa da saldırının hemen arkasından kendisinden yana ilk destek ve kınama mesajını yayınlayan ülke yine Türkiye olmuştur.Ünlü fıkradır İdama götürürken adama sormuşlar: "Son sözün nedir" Hemen cevap vermiş: "Ha, bu bana ders olsun!"
İran ve onu yalnız bırakan İslam âlemi inşallah derslerini almışlardır
Kalorifer peteği kanatlandı, uçuyorEndonezya'da düzenlenen INDO Defence 2025 fuarında, Türkiye'nin tasarladığı, geliştirdiği ve ürettiği millî muharip uçak KAAN'ın Endonezya'ya satışı için imzalar atıldı. 10 milyar dolarlık sözleşme kapsamında ilk etapta 48 savaş uçağı için anlaşılsa da bu sayının 60'a çıkma ihtimali de yüksek
Haberlerde zaten gördüğünüz için "Ne var şimdi bunda Ali Bey" diye düşünüyorsanız, hemen belirtelim 2021 yılında TUSAŞ'ın o dönemki Genel Müdürü Temel Kotil, "Millî muharip uçağın ilk parçası" nın fotoğrafıyla birlikte, KAAN'ın çalışmalarının ilerlediği mesajını iletmek ve TUSAŞ çalışanlarına teşekkür etmek üzere bir paylaşım yapmıştı
'Muhaliflerin Utanç Tarihi'ne girecek meşhur ifade de işte o zaman sarf edildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis üyelerinden biri "İlk bakışta kalorifer peteği gibi duruyor" deyince Cumhuriyet gazetesi boş durmamış; bu ifadeyi hemen başlığa çekmişti: "'Milli Muharip Uçağı'nın ilk parçası' tartışma yarattı: "Kalorifer peteği gibi duruyor"