İddianame tamam da; ya iletişimi..

Siyasi ayrımın diğer tarafındakiler ise, "İddianameyi bekleyelim" demekle yetinmek durumundaydılar...

Yani, olgular (TDK: Varlığı deneyle kanıtlanmış şey) hakkında konuşmayı tercih eden, uygun bulanlar beklerken, sahne, algıları etkilemeye çalışanlarındı...Peki İddianame hakkında en çok duyduğumuz, gördüğümüz, en geniş kitleye ulaşabilmiş yorum kime ait Tabii ki, "CHP'nin hedef alındığını" savunan Özgür Özel'e... Neler demiş:

"Hukuki zemini sıfır, siyasi zemini 1500…", "Darbeciler bu kez, tankla ya da postalla değil, yargı cübbeleriyle geldiler…", "Biz, geçmişte çok bedel ödedik, bugün de ödüyoruz ve ödeyeceğiz…"

Görüldüğü gibi bolca siyasi söylem…

E hiç mi ayrıntıya girmemiş Girmiş, girmiş:

"969 kez 'hatırladığım kadarıyla', 691 kez 'öyleymiş, -mış, -muş', 546 kez 'duydum', 499 kez 'olabilir', 235 kez 'düşünüyorum', 9 defa da 'öyle hissettim' ifadelerinin yer aldığı bir iddianame ile karşı karşıyayız."

Eline cımbızı almış, hukukçuların tanık ifadelerinde 'olağan' olarak yorumladığı cümlelerini 'İddianame'yi çürütmek' amacıyla alt alta dizmiş, toplamış, çıkarmış ve bir anlam üretmiş…

Özel haklı, Özel bunu yapabilir… Özel, bir süre önce ne olursa olsun İmamoğlu ve ekibini cansiparane koruyacağı konusunda öyle açıklamalar yaptı, öyle büyük konuştu ki başka çaresi de yok…

Yani durum bu…

Peki İddianame'yi gerçekten kim çözümledi.. "Efendim, kem küm…" Anlatan var mıydı.. "Gazeteci bilmem kim demiş ti ki…"

Uzatmayalım… Bizim durumumuzda, sakal ile bıyık arasına sıkışmak bile lüks kalır… Bu mevzuda da 'tek taraflı asimetrik söylem' bombardımanı altında yaşayıp gidiyoruz… Adalet Bakanlığı İddianame'nin daha kolay anlaşılır olması, kamuoyunun doğru aydınlatılması için bir düzenleme yapamaz mı; Savcılığın konuşabilmesi, argümanları, iddiaları ifade edebilmesi hususunda hukuki değişiklik olamaz mı..

Algıların, olguların üstünde tepindiği bu dünyada hukuk sistemimiz ve adalet duygumuz bu kıskaçtan kurtarılamaz mı..

Öte yandan İddianame'yi bekleyemeyenlerin, Mahkeme sürecinin sonuçlanmasını bekleyeceklerini düşünmek de saflık olur… Şu an 'şüpheli' durumunda olan 407 kişinin hepsini bir çuvala koyup 'sanık' muamelesi yapmak, onları 'algılamada' mahkûm etmek, lekelemek, itibarlarını sarsmak bu kıskacın başka sonuçlarıdır…

Bu durumdan kimse kârlı çıkmaz; kaybeden adalet duygumuz olur, Türkiye olur…


Hayat kurtaran 'organ' bağışlarında neredeyizGeçen hafta "Organ Bağışı Haftası" imiş… Sağlık Bakanlığı'nın 2025 verilerine göre; 25.651'i böbrek olmak üzere Türkiye'de 32.982 kişi organ nakli için sıra bekliyormuş. Ülkemizde organ bağışında kişinin yazılı beyanı esas alınsa da uygulamada 'aile izni' için fikir birliği aranıyormuş. Yani aileden bir kişinin bile itiraz etmesi, nakle engelmiş…

Peki bu durumun sonuçları ne olmuş

2025 yılında 'beyin ölümü' tanısı alan 1801 vakadan 1405'inde aile izni olmadığı için organ alınamamış. Aile izni olanların arasında tıbben uygun olmayanlar da elenince geriye sadece 250 bağışçı kalmış…