Hırsıza hırsız diyebilmenin üç kuralı

Ne yapılabilirdi

a. Başsavcının açıklamasını satır satır irdeleyip, tekrar tekrar okuyarak;b. "Etkin pişmanlık"tan yararlanarak itirafçı olan CHP'lilerin ifadeleri yasaklanmadığından, bu ifadeleri tekrar tekrar paylaşarak;c. Bahsedildiği her yerde Ekrem İmamoğlu'nun adının önüne gerçekleri ifade eden bir nitelik kavramı koymayı ihmal etmeyerek;

iletişim fasılasız sürdürülebilirdi.

2. Dezenformasyonu engellemenin tek yolu, yoğun enformasyondur. Bu süreç medyaya bırakılmamalıydı. Her zaman olduğu gibi olayın siyasi boyutunu Sayın Cumhurbaşkanı'nın omuzlarına terk etmeyip, yalnızca Adalet Bakanı'nın açıklamalarıyla yetinmeyip, belki belli bakanların ya da birkaç sözcünün enformasyon sürecinin eş güdüm içinde ve dezenformasyonu engelleme hedefine kilitlenerek yönetilmesini sağlamaları ve kontrollü bir uygulamaya geçmeleri gerekirdi.3. Peter Drucker'ın ünlü sözü üçüncü temel ilkeyi oluşturuyor: "Ölçmediğiniz hiçbir şeyi yönetemezsiniz." Ne yazık ki son birkaç gündür insanların algıları ya da krizin büyüklüğü konusunda en ufak bir ölçümlemeye rastlamak mümkün değil. Elde sadece ekonomik göstergeler var; algılar, toplumsal ruh hâli, beklenen davranış değişikliği değil. Oysa dünyada her şey ülkemizin lehine gelişirken, İslamofobi ve Erdoğan düşmanlığı zayıflamış, ülke itibarı hak ettiği yere gelmeye başlamışken, bölgede Türkiye tezleri kabul görürken, makro ekonomik göstergeler ve CDS'ler olumlu gelişirken, dolar ve enflasyon kontrol altına alınmışken bir anda her şey sarsılmaya başladı Tüm bunların Türkiye'nin yurt dışındaki algılanmasına ve iktidarın yurt içindeki itibarına etkileri konusunda ölçümlemenin bulunmaması iletişim yönetimine gölge düşürmektedir.

Hırsızın hiç mi kabahati yok Tabii ki var! Hırsızın kabahati, ancak yukarıdaki üç madde doğru yönetildiğinde ortaya çıkar, reddedilemeyecek biçimde görünür olur

Mutlu çalışan, başarılı iş sonuçları demektir

Xsights Araştırma ve Danışmanlık, mutlu çalışanlara sahip olmanın iş sonuçlarına etkisiyle ilgili bazı veriler göndermiş. Durum şöyle:

Yapılan araştırmalar, mutlu çalışanların yüzde 20-25 daha üretken olduğunu gösteriyormuş. Daha yüksek verimlilik, daha fazla üretim ve hizmet kalitesi anlamına geldiğinden, doğrudan gelir artışına katkı sağlamak olarak düşünülebilirmiş.

Çalışan mutluluğunun işten ayrılma oranını azaltacağı (turnover maliyeti) da malumdur herhâlde Şirketlerin kaybettiği her çalışan için yeni birini işe almak, yıllık maaşın yüzde 50-200'üne kadar ek maliyet getirebiliyormuş. Oysa aynı personelle uzun süre çalışmak, şirket kültürü ve hafızası oluşturulması ile geçmiş deneyim ve bilginin korunmasını sağladığı gibi yeni çalışanların işe adaptasyon sürecini de kısaltıyormuş.

Tabii bir de müşteri memnuniyetine ve marka itibarına etkisi var Mutlu çalışanların, müşterilere daha iyi hizmet sunmaları şaşırtıcı olmasa gerek Araştırmalar, çalışan memnuniyeti yüksek şirketlerin, müşteri memnuniyeti skorlarının da ortalama yüzde 30 daha yüksek olduğunu gösteriyormuş. Müşteri memnuniyetindeki artış da güçlü müşteri sadakati ve şirketin gelirlerinin uzun vadede artması demekmiş

Gallup'un "2023 Küresel İş Gücü Araştırması", mutlu çalışanların inovatif çözümler geliştirme oranının yüzde 50 daha fazla olduğunu ortaya koymuş. Bunun temel sebebi ise, şirket çalışanlarının işlerini sadece bir görev olarak görmemesi, şirketin başarısına bireysel katkıda bulunmayı kişisel bir amaç olarak benimsemesiymiş.