Habaset erbabının dikkatine...

Pek bir yerlere götürmeyen kendi içimizdeki güdük tartışmalardan ve Türkiye'nin elde ettiği tüm başarıları küçümseyip karalayan her türden ihanete açık dezenformasyon çıkışlı görüşlere karşı kendimizi savunmakla uğraşırken yurt dışındaki algılanmamızın hangi yönde eğilim kaydettiğini gözden kaçırabiliyoruzİletişim konularında 1990'lardan bu yana bazı projelerde birlikte çalıştığımız Alman meslektaşım Christian Langer sağ olsun, bizi bilgilendirmese belki pek çok şeyi daha gözden kaçıracağız. Çünkü odağımızda Ekrem İmamoğlu'nun "İstanbul'un kazandığını" iddia etmek adına ortaya attığı gerçek dışı sözlerin ne kadarının yalan olduğunu tespit etmek var Ya da PKK'nın siyasi kanadı DEM'in hangi numaraları çevirip CHP'yi köşeye nasıl sıkıştırdığının hikâyesiŞubat ayının ilk günü Almanya'da Dr. Jens Bastian imzasıyla 8 sayfalık bir makale yayınlanmış Kısaltması SWP olan bir Vakfın (Stiftung Wissenschaft und Politik) web sitesindeki "Yayınlar" (Publikationen) sekmesinden makaleye ulaşmak mümkün. Başlık şu: Türkiye Küresel Savunma Sanayii İhracatçısı Olma Yolunda (Die Türkei auf dem Weg zum globalen Rüstungsexporteur) Almancalarını yazmamızın nedeni, meraklısının internette bu önemli makaleye ulaşabilmesidirDr. Jens Bastian, Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Enstitüsü Merkezi'nin (Centrum für angewandte Türkeistudien) bir üyesi. Peki bu Enstitü kim tarafından destekleniyor Mercator Vakfı ve Alman Dışişleri Bakanlığı tarafındanİşin içinde Alman Dışişleri Bakanlığı'nın, iki ciddi vakfın ve bir de araştırma merkezinin bulunması, bu makalede yazılanların sadece Dr. Bastian'ın şahsi görüşlerini yansıtmadığına işaret ederYazının alt başlığı ise şöyle: "Türk savunma sanayiinin, yükselen rekabet kabiliyeti ve stratejik yeniden yapılanması"Genel bir izlenim edinilmesi için ara başlıkları da alıntılayalım:Ekonomin bir unsuru olarak Türk Savunma Sanayii... Artan İhracat Kabiliyeti Bayraktar- TB2'ler NATO Ortaklarıyla Ortak Çalışmalar Jeostratejik Unsurlar Savunma Sanayiinde Yeni İttifaklar NATO Üyeleri ve AB için bir Meydan OkumaMakalede ifade edilen görüşler özetle şöyle:İHA'lar Türk Savunma Sanayii'nde yeni bir çağın başladığının sadece görünen işareti Savunma Sanayii ve onun çevresinde oluşmuş İnovasyon Ekosistem'in Türkiye'nin "Tekno Ulus" olarak konumlanmasına hizmet etmesi söz konusudur.Bu noktada yazarın söylediklerine kısa bir ara verip, İHA'larımızı; marketlerde satılan, çocukların 'joystick'le oynadığı oyuncaklara benzeten ödenekli belediye TV'lerinin yönetici ve yorumcularını hatırlamakta yarar var Almanya'nın düşünce kuruluşlarının şapka çıkarttığı savunma sanayiimizi, bizim münafık reddiyecilerin aşağılamak ve karalamak için ellerinden geleni artlarına koymamaları ne acı bir ihanet tecellisidirÖzeti sürdürmeye çalışalım: Türkiye, Silah ve Savunma Sanayii politikasında egemenlik odaklı bir yaklaşım sergilemeyi hedeflemektedir Silah sistemlerinin üretiminde lojistik, teknik ve konsept olarak diğer ülkelerden giderek daha bağımsız olmayı talep etmektedir. Başka bir deyişle Ankara, yurt dışından temin etmek yerine, kendi ürünlerine odaklanmaktadırBu amaç doğrultusunda, savunma sanayiinde faaliyet gösteren şirketler aynı çalışma ağı içinde biraraya getirilmekte; tedarik zinciri kapasitesi bulunan üretim merkezlerinin sanayinin hemen yanı başında kurulması sağlanmakta; ülkede bulunan ve savunma sanayiine ilişkin AR-GE çalışmaları yürüten kuruluşlar merkezi olarak koordine edilmektedirTB2-İHA sistemleri, Atak helikopteri, Altay tankı, Anka- 3, KAAN gibi savunma silahları ve bunların mühimmatları, Ankara'nın olayı üç ana çizgide değerlendirdiğini gösteriyor:(1) Teknoparklar, Startup'lar ve üniversitelerle iş birliği yaparak bir tür "Know-howatağı" gerçekleştirmek; (2) Yabancı ürünlerden bağımsız hâle gelmek, (3) Kendi silah sistemlerinin ihracat kabiliyetini sürekli artırmakYazar'ın en önemli tespitlerinden