Eylem, söylemi izlemeli

İzlemezse, ne mi olur Hiç Ama koca bir hiç

Ekrem İmamoğlu'nun seçim öncesi verip de sonra tutmadığı vaatleri buna en güzel örnektir Başkaları da var tabii Özgür Özel'in bu yılın başındaki kırmızı kart göstermeye yaptığı çağrı mesela Peki eylem bunu izledi mi TıssHatta, Areda Survey'in ocak ayında yayınladığı ankete göre; Türk halkının yüzde 74,2'si Özel'in bu eylemini başarısız bulmuş. Yüzde 82,8'i ise, kırmızı kart eyleminin muhalefetin sesini duyurması için etkili bir yöntem olmadığını ifade etmişti. Zaten halk Özel'in söylemine eylemle eşlik etmeyerek de bunu gayet açık biçimde anlatmıştıİmamoğlu'nun tutuklanması üzerine yaptığı boykot çağrısı da malumunuz Asgari ücret talepleriyle ilgili geçen temmuzdaki ışık açıp kapatma çağrısı da öyle Tıss

Özel'in eylem çağrıları genellikle başarıya ulaşmıyor Gerçi bunun haber değeri yok, halefi de sık sık aynı duruma düşerdi diye düşünebilirsiniz "Elektrik faturalarını ödemeyin" gibi, halka yönelik çeşitli davetleri havada kalırdı

Şimdi de Antalya'dan "Tısss" sesi duyuldu Hafta sonunda Özgür Özel'in mitingi vardı Slogan ile icraat arasındaki mesafe, bu sefer de açıldı Akdeniz Üniversitesi Rektörü'nü hedef alan, öğrencilerin ise kayıtsız şartsız kendisini desteklediğini düşünen Özel, kalabalığa coşkuyla sesleniyordu: "Akdeniz Üniversite'sinin öğrencileri tüm Türkiye'nin gözü önünde kep atıyor!.."

Bekliyoruz tabii Öğrenciler kep atacak, gök yüzünde kuş göçlerindeki gibi bir manzara olacak Maviliklerin yerini kepler alacak

Olmadı Havadaki keplerin sayısı gördüğümüz kadarıyla 40-50'yi geçemedi Bir kez daha söylem ile eylem arasındaki mesafe açıldı. Bu, güveni ve itibarı sarsarak sonraki söylemin gücünü azaltacak bir durumdur Anlaşılan o ki; "Aynı şeyleri tekrarlayarak farklı sonuçlar beklemek deliliktir" diyen Einstein'ı pek takan yokDestekçiler-Kötüleyenler

Ölçümleme, labirentten çıkış yolu arayan biri için haritadaki yerini tespit etmekten farksızdır Hayatidir, önemlidir, olmazsa olmazdır

Yine de ihmal edilir; stratejik kararlar ise süslü laflara, "Bence" ile başlayan cümlelere, son moda kavramlarla donatılmış sunumlara teslim edilir İş yapmaktan korkan ara kademe yöneticilerin 'ortalamada' tutmayı başardığı şirketler belki batmaz ama dev sıçramalara da imza atamazlar Böylece geçinip giderler

Oysa ölçümleme yöntemleri, son derece pratik ve hızlı olabilir; yönetimin önünü aydınlatarak çok ciddi farklar yaratabilirler

Araştırma şirketi XSights'ın haftalık bülteninde etkilerine yer verilen Net Tavsiye Skoru (Net Promoter Score-NPS) bu yöntemlerden biridir

2003 yılından beri kullanılan uygulamada yapılan şu: Tüketicilerden "Bizi tanıdıklarınıza tavsiye etme olasılığınız nedir" sorusunu, 0 ile 10 arasında puan vererek cevaplamaları isteniyor Araştırma bu kadar basit işte

Sonrası da toplama, çıkarma Tavsiye etme ihtimallerini ifade eden müşterilerden 9-10 arası puan verenler 'destekçiler', 7-8 arası puanlayanlar 'pasifler', 0-6 arası puan verenler ise 'kötüleyenler' olarak gruplara ayrılıyor. Pasifler değerlendirmeye tabi tutulmuyor.

Destekçilerin verdiği toplam puandan, kötüleyenlerin toplam puanı çıkarılıyor. Elde edilen rakam da 100'e oranlanarak NPS elde ediliyor. Kısaca formül şöyle: Destekçilerin yüzdesi-Kötüleyenlerin yüzdesi NPS

XSights'ın bültenindeki makale de bu yalın yöntemin kayıtsız kalınamayacak kadar çok faydasını sıralamış Şöyle ki; yüksek NPS skoruna sahip şirketlerin yıllık gelir artış oranları, sektör ortalamalarının 2 - 3 üzerinde seyrediyormuş (Mc Kinsey -2020). Dolayısıyla NPS, geleneksel pazarlama yatırımlarına kıyasla daha düşük maliyetle yüksek etki yaratan bir büyüme kaldıraç mekanizması olarak değerlendiriliyormuş.