Bana arkadaşını söyle

Yeni Şafak ALİ SAYDAM - Bana arkadaşını söyle...Bazı kavramlar var, ne zaman duysam arkasından bir çapanoğlu çıkar Mesela "küresel" ya da "evrensel" Bir de "aktivist" tabiiİlk ikisi genellikle "demokrasi", "özgürlük", "insan hakları", "barış" sosuyla birlikte servis edilir Yersen kabilinden cepheye sürülürler Arkada ise ne ikiyüzlülükler, ne zulümler döner!"Aktivist" kavramıyla karşılaştığımda da aklıma hemen Türkiye'deki altın madenlerini engellemek için Alman Vakıfları desteğiyle yırtınan, 'entel bar duduları' gelir Almanya'nın ülkemize altın ihracı ve bu ihracı yapan şirketlerin destekledikleri vakıflarla ilgili 15 yıl önce, 2 Kasım günü Akşam gazetesinde yayınlanan köşe yazımızda da altını çizmişiz:"9 Eylül Üniversitesi'nden Prof. Dr. Yılmaz Savaşçın, NPQ Türkiye dergisinde 'Çok fazla medyatik çevre yalanı var' diye feryat ediyordu. Sonralarda her şey açığa çıktı. Kitaplar bile yazıldı. Alman Vakıfları, çevrecileri provoke ve finanse etmişler, Eurogold'un üzerine salmışlardı Alman altın sanayi için Türkiye çok ciddi bir pazardı ve Türkiye'de altın çıkarılmaması gerekiyordu"Benzer bir 'aktivist' hikâyesiyle Kaz Dağları'ndaki Kanadalı Alamos Gold yatırımı sırasında da karşılaşıldı. Bir gürültü, bir patırtı! Alamos tası tarağı toplayıp gitti!İşin içinde 'samimi' çevreciler de vardı Onlar da yıllardır, "Yer altı zenginliklerimizden yararlanamıyoruz" diye söyleniyorlardı ama bir gerçeği unutuyorlardı: Altın, bizim istediğimiz yerde 'yeşermiyor'. Neredeyse, maden faaliyeti de orada yürütülmeliydiBu aktivistlerin son numarası da şu: Almanya'da 2 iklim aktivisti, Claude Monet'nin 2019'da 110 milyon dolara satılan "Tahıl Yığını" adlı tablosuna patates püresi fırlatıp ellerini de tablonun asılı olduğu duvara yapıştırmışlar.Londra'da ise 14 Ekim'de Ulusal Galeri'ye gelen, bu kez farklı 2 iklim aktivisti, Vincent Van Gogh'un paha biçilemeyen "Ayçiçekleri" tablosuna domates çorbası fırlatmış, daha sonra ellerini duvara yapıştırmıştı.Amaçları neymiş...Fosil yakıtlara karşı duyarlılığı artırmak'Siyasi iletişim' boyutunda yukarıdaki kavramları en sık kullananlardan biri de hiç şüphesiz ülkemiz 'sosyal demokrasisinin' üzerine kara bir bulut gibi çökmüş olan Kemal Kılıçdaroğlu'durKendisine ve partisine faydasından çok zararı dokunduğu iddia edilen ABD gezisinden sonra attığı ve bir tür 'savunma' amacı da içeren tweetinde (18 Ekim) bakın ne demiş:"Ben ülkemizi bu çukurdan çıkartacak kendi bilim insanlarımızla büyük koalisyonumuzu gençlere göstermek istedim. Bu bilim insanları, girişimciler, insan hakları aktivistleri, yatırımcılar Türkiye'yi darboğazdan çekip almaya hazırlar."Her ne kadar Faik Öztrak arkadaşlarına pek katılmadıklarını ifade etse de; Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kimyasal silah kullandığını iddia eden PKK'ya yancılık yapan aktivistler ve onlara çanak tutan TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da Kılıçdaroğlu'nun 'ekosistemi' içinde yer alıyorlar Hani bir söz vardır: "Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim" Öyle işte Bkz. Türk Dil Kurumu: "1. (isim) Bir işte gizli kalmış kötü ve aksak yan, kuşkulu durum.2. (isim, argo) Hileli, kuşkulu, karışık durum."Gözümüze takılanlar- Ülkemizdeki yabancı enstitülerin yanında ilk kez kurulan Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü'nün faaliyetlerini hasbelkader izleme fırsatımız oluyor. Haziran ayında Ankara'da düzenlenen I. Arkeoloji Şûrası'na da katılmış, dünya bilim camiasına kazandırılan bu kurumun kamu diplomasimiz için nasıl bir güç olduğunu görmüştük. Enstitü'nün birbirinden değerli isimlerden oluşan bir de Yayın Kurulu var Şimdi de onların hazırladıkları, bazıları ilk kez Türkçeye kazandırılan bazıları