Zincir mağazalar ve sömürü düzeni
Zincir mağazalar ve sömürü düzeni
ALİ OSMAN AYDIN
Türkiye'nin her yerinde şubesi olan marketlerde konuşulmaya değer bazı şeyler var.
O tür marketlere gittiğinizde personel azlığını siz de fark ediyorsunuzdur. Kocaman market birkaç kişi ile dönüyor genel olarak. Kasaya bakan kişi reyonlarla da ilgileniyor, sayımla da, mal indirmeyle de, müşteriyle de... Hatta temizliği de aynı kişiler yapıyor. Bunların birkaçının bazen aynı anda yapılması gerekiyor. Mal indirmek için kamyon yanaştığında kasada kuyruk olabiliyor mesela.
Çoğu markette kasalardan sadece biri açık oluyor. Çünkü diğer kişi bu işlerden birini halletmesi gerekiyor. En acımasız taraflardan biri de kasalarda sandalye olmaması! Kasiyerler işlemleri ayakta yapıyorlar. Çünkü oturmaları yasak! Yani oturarak çalışmaları! Çalışsalar bile oturmaları istenmiyor.
Bu tür marketlerde çalışanların geneli 18-25 yaş aralığındaki gençler. Bu tempoyla günde 8-12 saat haftada 6 gün çalışarak ancak asgari ücret düzeyinde bir para geçiyor ellerine.
Biz ağız alışkanlığında bu tablodaki şeye "çalışmak" diyoruz ama aslında bu çalışmak değil. Bu bir çeşit kölelik. Hatta diyebilirim ki kölelikten de kötü.
Sözünü ettiğimiz firmalar Türkiye'nin ekonomik büyümesinden en büyük payı alıyorlar. Perakende sektöründe en yüksek ciroyu onlar yapıyorlar. İlk akla gelen 5 firmanın yıllık ortalama kârı 20 civarında. Yani işler tıkırında!
Zamanında bu firmalara, istihdama katkıda bulunuyorlar diye her düzeyde destek verildi. Ucuza alışveriş yapma imkânı müşteriyi cezbetti ve bu firmalar sektörü ele geçirerek tekel oldular.
Bugün mevcut tabloya baktığımızda, bu "başarı" hikâyesindeki kaybedenlerin kimler olduğunu net bir şekilde görüyoruz.
Zincir marketlerde çalışan binlerce genç, sömürü düzeninin dişlileri arasında göz göre göre eziliyorlar.
Sabah 8:30'da başlayıp akşam 22:00'de biten uzun mesailer, çoğu zaman hiçbir fazla mesai ücreti ödenmeden, "normal çalışma düzeni" gibi dayatılıyor. Resmî tatillerde çalıştırılan personele ekstra ödeme yapmak yerine, izin günleri kaydırılıyor. Kâğıt üstünde haftalık izin hakkı korunuyor gibi gösterilse de pratikte işçilerin dinlenme hakkı da gasp ediliyor.
İşin fiziksel ağırlığından öte, asıl yıkıcı olan, genç emeğinin değersizleştirilmesi.
Diğer taraftan çoğu daha 20'li yaşlarının başında olan çalışanlar, sürekli sırt ağrısı, bel fıtığı gibi sağlık problemleriyle mücadele etmek zorunda kalıyorlar.
Sosyal medyada bazı forumlara girip baktığınızda giyim sektöründe de işlerin farklı olmadığını görüyorsunuz. Her AVM'de karşımıza çıkan firmaların çalışanları çalışma şartlarının ağırlığından bahsediyorlar. Maaşlarının düşüklüğünden Doğru düzgün öğle yemeği bile yiyemediklerinden Orada da istihdamın büyük kısmını gençler oluşturuyor.