"Yorum"u kötülerken de yorum yapmak!

"Yorum"u kötülerken de yorum yapmak!

ALİ OSMAN AYDIN

İlahiyatçı Mustafa Öztürk, gazeteci Enver Aysever'in programında Kur'an yorumuna dair görüşlerini açıklamış. Videonun altında Öztürk'ün sözlerini göklere çıkaran yığınla yorum okudum. Dinleyiciler Öztürk'ün söylemini çok beğendiklerini ifade ediyorlardı. Konuşulanları olabildiği kadar anlaşılır şekilde metne dönüştürmeye çalıştım. Şimdi metni gözden geçirelim ve sonrasında kritik edelim.

Şöyle söylüyor Öztürk:

"Kitap suskun insan onu konuşturuyor. (Kur'an-ı Kerim'i kastediyor)

Bugün insanın ihtiyacı, insiyakı, arzusu ihtirası, menfaati; bu çok iyi niyetli de olabilir çok art niyetli de olabilir İnsan dediğimiz varlığın bütün potansiyelleri iyi kötü ne varsa bütün yetileri kitabın üzerinde manipülatif olarak kendini göstermiştir.

Çünkü o bir söz (Kur'an-ı Kerim), orada mumyalanmış bir söz. Orhan Veli'nin "Anlatamıyorum" şiirini al, 40 tane öğrenciye sor, bu şiirden çıkardığınız anlam boyutlarını, duyduklarını, hissiyatlarını paylaşsınlar bakalım. Üç satır şeyden kaç çeşit yorum çıkıyor!

Kur'an-ı Kerim'de böyle. Bir de ona kutsallık affettiğinizde çıkardığınız anlamı da bir bakıma Kur'an'ın ambalajıyla sardığınızda, bu artık tehlikeli de bir hale geliyor. İşte o zaman bir dinileşme ve artık onun üzerinden kimlikler, restleşmeler, tekbirler, dışlamalar ötekileştirmeler yaşanıyor.

Kitabın bize metin olarak gelmesi ve şu rafta durmasının hiçbir anlamı yok. Bayrak gibi bir anlamı var. Ama hayatımıza intikal ederken kitap konuşmuyor, Enver Aysever konuşuyor, Mustafa Öztürk konuşuyor. Mustafa Öztürk kitabını nasıl görmek istiyorsa öyle görüyor öyle gösteriyor ortaya da bunlar çıkıyor Böyle bir yol yordamla hayat kurulamaz, toplumsal barış sağlanamaz; o çoğulcu, hayalini kurduğumuz huzurlu bir toplum, Medinetü'l Fazıla kurulamaz.

Kitabın dışında, gelenekte, tarihsel süreç içerisinde, toplumda oluşturduğu olumsuz- olumlu nitelikler korunmak kaydıyla insanlığın bugünkü gidişatında keşfettiği; Magna Carta'sından, İngiltere'nin keşfettiği değerlerden tutun İnsan Hakları Bildirgesi'nden çıkın Zerdüşt'ün metninden bakın, Sokrates'in mahkemedeki duruşundan alın İnsanlığın ortak paydasından Marks'a Hiçbir çiçek ayırt etmeden, bir arı misali konarak; birliğimizi, dirliğimizi ve fikrimizi geliştirecek, içinde yaşayıp rahat nefes alabileceğimiz bir sosyolojiyi, bir düşünceyi, bir felsefeyi kendi aklımızın erginliği ve yetkinliği ile bulmak zorundayız.

Hazır metinler üzerinden, hazır buyruklar üzerinden, kalıplar üzerinden ortaya çıkan tecrübeler böyle oldu (Bugünkü kötü durumu meydana getirdi demek istiyor). Yani eş zamanlı şurada Taliban referans Kur'an diyor, aşağıda selefiler biliyorsunuz referans Kur'an diyor, burada İsmailağa referans Kur'an diyor Kaç çeşit oldu Birbirlerine benziyorlar mı

Yani Yaşar Nuri hocam da Kur'an diye yatıp kalkıyordu Taliban da Kur'an diye yatıp kalkıyor Bir kitap bu kadar farklı şey nasıl temsil edebilir

Kitaptan (Kuran'dan) hayat çıkmaz.

Bir sosyoloji olarak, bir tarihi tecrübe olarak bir buçuk milyarın üstündeki bir inanan kitlenin Müslümanlığa bakış açıları doğru mu eğri mi, sizinle paylaşabilirim, bunlar benim görüşlerim..."

Kitap Konuşmaz mı

Kuşkusuz her kitap-metin yorumlanır. Yorumlanmak zorundadır. Bu Kur'an'a özgü bir durum değildir. Yorumdan, "konuşan kitaplar değil, insanlardır; o halde kitabı referans almayı bırakmalıyız" sonucunu çıkarmak "aşırı yorum"dur.

1400 yıllık devasa bir usul geleneği, düşünsel ve kültürel birikimi olan Kur'an'ı Kerim'i Orhan Veli şiirinin yorum çeşitliliği ile aynı kefeye koymak, mantık dışı bir sululuktur.

Öztürk, "hazır metinlerden hayat çıkmaz" diyerek Kur'an'ın günlük hayatın sorunlarında başvurulacak bir mercii olamayacağını savunuyor!

O hâlde İnsan Hakları Bildirgesi nasıl oluyor "Sokrates'in Savunması" neden oluyor Neden anayasa metinleri yazıyoruz, neden yasalar var Günlük hayatımızı o yasalara göre tanzim etmiyor muyuz Onlar da "hazır metin" değil mi, yoksa Öztürk'e göre sadece Kur'an mı hazır metin oluyor

Eğer "hazır metinlerden hayat çıkmıyor"sa o zaman ne felsefe kalır elimizde, ne yasalar, ne ahlak, ne de hukuk. Çünkü insanlığın entelektüel tecrübesine dair bugün elimizde mevcut bulunan şeylerin tamamı "hazır metin" halinde bize intikal etti.

"Kur'an'dan hayat çıkmaz" dedikten hemen sonra "ama Sokrates, ama İnsan Hakları Bildirgesi, ama İngiltere'nin keşfettiği değerler ve Marks" demek, çelişkinin daniskasıdır. Kur'an'a imanla değil de akılla bakan biri bile böyle bir argüman zincirinin çöktüğünü görebilir.