Sansürün yakın tarihi
Sansürün yakın tarihi
ALİ OSMAN AYDIN
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Özdemir İnce şöyle yazmış: "Hayattan esinlenir ama sanat yapıtı (roman, öykü, tiyatro, sinema) tektir, biriciktir. Bu yapılardaki kişilikler, örneğin zimmetine para geçiren veznedar, öğrencisine sarkıntılık yapan öğretmen, kısır kadının göbeğine Arap harfleriyle dua yazıp ırzına geçen mahalle imamı tektir. Kurtuluş Savaşı'nda düşmanla işbirliği yapan imamlar da silah elde savaşanlar da vardı. Sanat yapıtındaki işbirlikçi imam kendisinden başka kimseyi temsil etmez. En önemli nokta: Sanat alanında hiçbir kişi(lik), hiçbir meslek dokunulmaz değildir."
İnce bu sözleri, Erdoğan'ın bazı dizilerle ilgili, "Tıpkı 28 Şubat dönemindeki gibi belli toplum kesimlerimiz adeta öcü gibi gösterilmekte, tahkir ve tahrik edilmektedir"eleştirisi üzerine yazıyor.
İnce demek istiyor ki, "Sanat bu (!), sanatı bu kadar kişiselleştirmek yanlıştır, sanattan anlamamaktır."
Peki İnce haklı mı
Türk sinemasında zayıf bile olsa bir Kemalizm eleştirisi hiçbir zaman olmadığı, olamadığı, kimsede bu konulara girmeye cesaret edemediği için İnce'nin bu konuda ne kadar toleranslı olduğunu anlamamıza imkan yok.
Mesela bu bile bir sorundur aslında! 5-10 konu arasına sıkışmış anlı şanlı Yeşilçam'ın Cumhuriyet devrimleri ile ilgili söyleyecek hiç mi bir şeyi yoktu da bu konulara girmeye hiç yeltenmedi
Bir an için "Vurun Kahpeye" filmindeki sosyolojinin gerçek olduğunu varsayalım. Peki bunun benzeri bir ötekileştirme, despotizm, kendisi gibi olmayanı cebren şekillendirme, kılığını kıyafetini dizayn etme arzusu iktidar elitlerinde yok muydu Bu arzu devlet aygıtı kullanılarak on yıllarca halk "modernleştirilmeye" zorlanmadı mı
Hani nerede bunun filmleri
Yoksa devrimler gülücüklerle mi karşılanmıştı
Türk musikisinin eğitimi (yaklaşık 50 yıl) yasaklandığında, bu musiki tahkir edildiğinden merdiven altında yaşamak zorunda kaldığında, insanlar "çok güzel oldu" diyerek mi karşıladılar durumu
Bu yüzden işini kaybeden, kirasını ödeyemeyen, eşiyle, çocuğuyla arası açılan kimse olmadı mı
Halbuki tam da sinemanın ilgisini çekecek, beyaz perdede çok şık duracak dramatik konular değil mi bunlar
Sosyolojik temeli çoktan aşınmış, gücünü yitirmiş ağalık sisteminin zorbalıkları ile ilgili bile yüzlerce komedi filmi çekilmişken, şapka inkılabı ile ilgili tek bir film bile çekilmemesi ilginç değil mi Rahmetli İhsan Yüce o muhteşem ironi kabiliyeti ile ne de güzel anlatırdı aslında bu konuları, değil mi
Örnekler çoğaltılabilir.
Türk sineması neden bu konulara girecek medeni "cesarete" hiçbir zaman sahip olmadı. Ya da, sahip olmadığı şey "özgürlük" müydü!
Bence öyleydi.
Türkiye'deki bürokratik diktatörlük ne bu tip "özgürlüklerden" ne de başka türlü özgürlüklerden hiçbir zaman hoşlanmadı. Zaten "devrimci" bir iktidarın özgürlükle ne işi olur ki!
Türkiye'de ilk sansür kurulu 1932 yılında kuruldu. Filmlerdeki din propagandasını, ahlak kurallarını ve kamu düzenine uygunluğu tespit etmek gibi "esnek" bir görevi vardı. "Kamu düzenine uygunluk" elbette "devrimlere" uygunluk anlamına geliyordu. Kültürel ve sanatsal eserler cumhuriyetin ideolojik çizgisini desteklemek zorundaydı. "5. Madde: Millî rejime aykırı olan siyasî, iktisadî ve içtimaî ideoloji propagandası yapan"Özgürce sanat eseri üretmen mümkün değildi yani. Bu yüzden matbuat, sinema ve tiyatro sıkı bir şekilde denetim altına alındı.
Bırakın 30'lu yılları, 1972 yılında yapılan Ertem Eğilmez imzalı Tatlı Dillim filminde basketbolcuların, 'İmamın evinde misafiriz' sözünün, imam ifadesinin olumlu temsilinden olacak, çıkarılmasını istemişti sansür kurulu.
Başrolünü Göksel Arsoy'un oynadığı Şafak Bekçileri filminde şehit ailelerinin gösterildiği sahnede bu aileler için söylenen 'Şehit Aileleri' tabirinin 'Havacı aileleri' tabiriyle değiştirilmesine karar vermişti sansür kurulu. Çünkü "şehit" dini kavram ve dini kavramlar da laikliğe aykırıydı.
1963 yapımı Kötü Tohum filminde "Öğretmene birkaç kere telefon ettiysem de hep beni atlattı" cümlesinin öğretmenler hakkında olumsuz bir kanı oluşturacağı düşünülerek aynı ifade "Öğretmene birkaç kere telefon ettiysem de ondan tatmin edici bir cevap alamadım"