Okullar Mayın Tarlası

Dün bütün ülkede öğretmenler iş bıraktılar. Çünkü bir müdür okulda, makamında, işinin başındayken öldürüldü.

Şimdi her yerde bu şiddet olayı konuşuluyor!

Acaba, "Türkiye bu işin üstesinden gelebilir" mi

Bana kalırsa, hayır!

Korkarım bir süre sonra öğretmenlere yakın dövüş sporları eğitimi verilmesi gerekebilir. Ya da polisler gibi öğretmenleri de silahlandırmak icap edebilir!

Çok mu fantastik geliyor kulağa

Bence bugün yaşananları bize 80'li yıllarda söyleselerdi, bunun çok fantastik olduğunu söyler ve ciddiye almazlardı.

Her şeyden önce şunu belirtmek lazım: Şiddet kendi içinde kategorilere ayırmamız halinde bu meseleyi analiz etmemiz bile zor.

Şunu kastediyorum. Bu konuyu "eğitimde şiddet" alt başlığı altına alarak anlamaya ve çözmeye kalkarsanız, eksik iş yapmış olursunuz. Hatta Eksik ya da yanlış teşhis koyan kişi hastanın ölmesine, değilse, sakat kalmasına veya hastalığın artmasına bile neden olabilir.

Kadına şiddet, hayvana şiddet, öğretmene şiddet diye bir meselemiz yok!

"Şiddet" meselemiz var.

Neşteri tam buraya vurmak gerekiyor.

Başka yere değil!

Meselemiz şiddet.

Bu toplumun hemen her kesimi çeşitli düzeylerde şiddete maruz kalıyor. Bunda öfkeli bir toplum oluşumuzun payı büyük. Öfkeliyiz. Bunun neden var olduğunu bir argümanla izah etmek zor. Fakat, Alman düşünür Erich Fromm, yaptığı çalışmalar sonucunda, şiddetve yıkıcılığın yaşanmamışhayatınsonucu olduğunu söylemişti.

'Sevginin ve Şiddetin Kaynağı' adlı eserinde, "Öç alma dürtüsü bir topluluğun ya da bireyin güçlülüğü ve yaratıcılığıyla ters orantılıdır." demişti.

"Hayatın yaşanamaması" genelde ekonomik parametrelerle ilgili bir durum. Zaten şiddet de, genel itibariyle yoksulluğun, yani bireysel gelişmenin sekteye uğratıldığı, mahrumiyetin yaşandığı kesimlerden doğuyor. Genel itibariyle diyorum. Çünkü başka sınıflardan doğan şiddet biçimleri de var.

Bu vakada görüldüğü gibi göçmenlik, yani içinde yaşadığı topluma entegre olmakta zorlanan kişilerde de şiddet bir kendini ifade biçimine dönüşebiliyor.

Cinayeti bir kenara bırakırsanız, öğrencilerimizde ciddi anlamda şiddete eğilim gözlemleniyor zaten. Bunun fiziksel şiddet olması gerekmiyor. Gücü ve olanağı olan fiziksel şiddete başvuruyor elbette. Ama bunu göze alamayan kişiler de sözel şiddete başvuruyorlar.

Tam çıkış saatinde bir okul önünde biraz zaman geçirirseniz, öğrenciler arasındaki dilin ne kadar fazla şiddet ve saldırganlık içerdiğini kolayca görebilirsiniz.

Öğrenci sorunu temelde öğretmenlerle ilgili değil, aile ile ilgili bir sorundur. Bu yüzden okuldaki şiddet meselesini, öğretmenleri silahlandırarak ya da başka güvenlik önlemleri ile durdurmanız mümkün görünmüyor.

Öğretmenlerin bu konuda yapacakları bir şey yok. Hatta şiddet ırmağının önüne öğretmenlerle set çekmeye çalışırsanız, öğretmenleri kurban haline getirirsiniz. Dün sınıfta bir öğretmene emanet edilmiş, davranışlarını öğretmenin denetlemesi öngörülen suçlu çocuk, şimdi bir cezaevinde gardiyan denetiminde bulunuyor. Trajik bir yatay geçiş!

Okullarda gardiyan denetiminde bulunması gereken ve belki bir süre sonra bulunacak olan, suça meyilli o kadar çok öğrenci var ki! Fakat şu an öğretmenleri her şeyden habersiz bu kriminal tiplere laf anlatmaya çalışarak harcıyorlar enerjilerini. Ha bu müstakbel suçlulardan dolayı, gelecek vaat eden çocukların geleceği çalınıyor, o da ayrı bir bahis.

Toplumun bütün kılcal damalarına sinmiş olan şiddet krizi, esasında ailenin merkezinde olduğu toplumsal bir kriz. Bu yüzden "aile" konuşulmadan konuşulamaz!