Ödev yükü ailelerin de omzunda
Ödev yükü ailelerin de omzunda
ALİ OSMAN AYDIN
Güzel bir karikatür hatırlıyorum. Çocuk karşısında oturan ebeveynlerine: "Sevinebilirsiniz, bugün ödeviniz yok" diyor. Anne baba da sevinçle ellerini havaya kaldırıp bayram ediyorlar.
Maalesef günümüzde ilkokulların ödev konusu bu karikatürde anlatıldığından farksız. Milli Eğitim güya ödev verilmesini yasaklamış. Dinleyen kim Öğretmenler harıl harıl ödev vermeye devam ediyorlar.
Ödevdir, yapsın, tekrar etsin, aklında kalır, demeyin. Ödevlerin sadece bir kısmı bu kapsamda. Diğer kısmı 8-9 yaş aralığındaki bir çocuğun kendi başına yapması mümkün olmayan şeyler.
Biraz daha büyük çocuklarda durum daha da farklı. Her öğretmen kendi dersi ile ilgili ödev veriyor. Haliyle çocuk izin gününde bir ödev yığını ile baş etmek zorunda kalıyor.
Özellikle ilkokul çocuklarının ödev yükü ancak anne ve baba desteğiyle kaldırılabiliyor. "Çocukla birlikte biz de tekrar okula başladık" sözünü birçok ebeveynden duymuşumdur.
Bizim zamanımızda okul-eğitim ailenin bu derece içinde olması gereken bir husus değildi. Evimiz ile okulumun arası bir kilometreye yakındı. Yaz kış yürüyerek giderdik. Ödevlerimizi kendimiz yapardık. Ve öğretmenler anne baba desteği olmadan yapılamayacak ödevler vermezlerdi.
Okul hayatımız ailemizin sırtında bir yük değildi kısacası. Daha çok bizim kişisel çabamızla dönen, bizim gayretimize bağlı bir süreçti. Notlarımızdan ve gidiş geliş dahil okul hayatımızın tamamından ailemize karşı biz mesuldük. Tamamen bizimkinin aynısı olsun demiyorum. Ama bu iki eğitim yapısı arasında bir denge noktası bulunabilir diye düşünüyorum.
Bugünkü eğitim anlayışı çocuğun yanına aileyi de dahil ediyor ve "eğitimi" okulda bırakmayıp ailelerin içine taşıyor. Bunu neden yaptığını bilmiyorum! Her öğrencinin yanında anne ve babasının olduğu var sayılıyor. Hem de boşanmanın bu kadar arttığı bir dönemde.
Bugün şehirlerde anne ve babanın çalıştığı ailelerde yaşıyor çocukların çoğu. Çalışan insanlar, dinlenmeye ihtiyaç duyarlar doğal olarak. Fakat bu insanlar evlerine gittiklerinde ardı arkası kesilmeyen bir ödev yükü ile karşılaşıyorlar. Her gün ve hafta sonları bile bitmeyen ödevler.
Çocuklar açısından baktığınızda da durum pek iç açıcı değil. Oyun oynama çağındasınız, her gün zaten en az altı saatinizi kalabalık bir sınıfın gürültü patırtısı içinde geçiriyorsunuz. Üstüne eve gittiğinizde de dersler yine peşinizi bırakmıyor. Oyun oynamayı erteleyip etkisi tartışmalı ve yaşınıza uygun olmayan ödevleri yapmak zorunda kalıyorsunuz. Aileniz baskı yapıyor. Yetişkinler bile eve geldiklerinde dinleniyor ama sizin dinlenmeniz "tembellik" olarak isimlendiriliyor.
İnternette, çocuklara ödevin nasıl sevdirileceğine dair bir yığın uzman görüşü var. Bence boşuna uğraşmasınlar. Öğrencilerin bu süreci sevmemeleri, onların değil, sürecin anormal olduğunu gösterir. Öğrenciler onları bu kadar kısıtlayıp doğalarından uzaklaştıran bir şeyi nasıl sevsinler İnsan doğası ile bu kadar zıtlaşan bir eğitim metodu faydalı sonuçlar vermez. Vermediği de görülüyor zaten.
İnternette dolaşan şikayetlerde öğretmenlerin ilginç isteklerinden söz ediliyor. "Laptop çalışma sisteminin maketini yapın" deniliyor mesela. "Büyükçe bir karton üzerinde sokak maketi yapın, sokak ve evlere ingilizce isimler verin." Vs. vs.
Veliler bu ödevler için nalburlara, marangozlara koşturuyorlar. Akşamlarını bu ödevleri yapmaya uğraşarak geçiriyorlar. Çocukları diğer çocukların yanında mahcup olmasın diye düşünüyorlar. Fakat eve taşan bu süreç onları da çok yıpratıyor.
Bir itiraz olmadığı için de bu ödev sistemi aileleri de çocukları da her geçen gün daha da fazla sık boğaz etmeye devam ediyor. Bazı takıntılı ve mükemmeliyetçi aileler durumdan memnunlar tabii. Onlar kendi ilgisizliklerini telafi etmek için öğretmenlerden çocukları hiç boş bırakmamalarını talep ediyorlar.