Kırım bizim; biz de Kırım'ın
ALİ OSMAN AYDIN
Önceki yazıda Kırım'da gördüklerimizin, konuştuklarımızın bir kısmını aktarmaya çalışmıştık.
Şimdi kaldığımız yerden devam etmek istiyorum.
Çünkü Kırım'da her adım tarihin apayrı bir dönemecine açılıyor…
Lafın gelişi değil bu sözler...
Kırım Tatarları denilen ve bugün sayıca çok az olan bu topluluk, sayısıyla mukayese edilmeyecek kadar büyük ve çetin sınavlara tabi tutulmuş tarihi boyunca.
Bütün bu sınavlar onların iradelerini adeta çelikleştirmiş.
Bu yüzden bir Kırım Tatarıyla muhatap olduğunuzda zorluklar karşısında pes etmeyen, metin ve son derece azimli biriyle muhatap olduğunuzu bilmelisiniz.
Kırım Tatarları yaşadıkları bin bir güçlükten çok şey öğrenmişler.
Geride 80 Bin Ev Bırakıyorlar
Biz de gezinin sonraki bölümünde, tarihin Kırım Tatarlarını örsünün üzerine koyarak en sert darbelerini art arda vurduğu o yerlerden birine gittik…
Burası açık bir düzlükte, ortasında iki bitişik binanın yükseldiği sürgün anıtıydı.
Bundan tam 81 yıl önce, bir sabah, şimdiki müzenin olduğu konuma yakın köyler Sovyet askerleri tarafından kuşatılıyor...
Verilen emir çok net: "Evler 10 dakika içinde boşaltılacak!"
Böyle bir emir alsanız ne hissedersiniz
10 dakikada yanınıza ne alırsınız
Üstelik nereye gittiğinizi bile bilmiyorsunuz
Böyle bir şaşkınlıkla balalarının elinden tutan anneler ve ihtiyarlar, tüfeklerin gölgesinde tren istasyonunun yolunu tutuyorlar.
Çünkü evlerin genç erkekleri yok. Erkekler 2. Dünya harbinde Alman cephesinde Sovyetler için çarpışmakla meşguller…
Böylelikle o küçücük vagonlara 100'den fazla insan dolduruluyor. Geziye eşlik eden rehber bazı vagonlara 200 kişinin doldurulduğunu söylüyor.
Kırım Tatarlarından geriye 80 bin terk edilmiş ev 360 bin dönüm arazi kalıyor...
Kırım'da tek bir Kırım Tatarı bile bırakılmıyor. Özbekistan'a giden yolda binlerce çocuk o sıkışık vagonlarda havasızlıktan hayatını kaybediyor. Sürgün Kırım nüfusuna telafisi çok zor bir darbe vuruyor.
Böylelikle Özbekistan Kırım Tatarlarının yeni yurdu oluyor, ta ki Sovyetler birliği yıkılana kadar…
Bu gurbetlik onlara neler hissettirmiş biraz olsun anlamak için,
"Men bu yerde yaşalmadım
Yaşlığıma toyalmadım
Vetanıma hasret oldum
Ey güzel Kırım" diye devam eden o hasret türküsünü dinlemek lazım.
Bugün orada yükselen anıta bakarken insan yaşanan acının büyüklüğünü tahayyül etmekte zorlanıyor.
*
Büyük Restorasyon
Kırım'a gidip Kırım Hanlığının başkenti Bahçesaray'a gitmemek, Kırım Hanlarının yaşadığı yerleri ziyaret etmemek olmaz tabii…
Müzeden Bahçesaray'a giderken yol üzerinde yeni oluşmuş mahalleler gözümüze çarptı. Mihmandarlarımız buralarda oturanların Tatarlar olduğunu söyledi.
Ukrayna hükümeti Tatarlara ev yaptırmak konusunda ciddi bir direnç göstermiş. Hükümet ile Tatarlar arasındaki sürtüşme yıllarca sürmüş. İlhakın ardından Tatarlar ev yapabilme hakkını kazanmışlar. İlhaktan sonra kazandıkları bir başka haksa Kırım Tatarlarının devlette memur olabilme hakkı.
Bahçesaray'a varınca Kırım Hanlarının yaşadıkları sarayları ziyaret etme fırsatımız da oldu. Klasik Türk mimarisinin tipik özelliklerini taşıyan sarayda yoğun bir restorasyon çalışması sürüyor şu an. Rus hükümeti 4 milyar ruble tahsis etmiş restorasyon çalışmasına. Bizim paramızla 2 milyar TL'ye karşılık geliyor.
Gaspıralı'nın Gasp Edilmiş Evi
Geçtiğimiz yüzyılın en önemli kalemlerinden İsmail Gaspıralı da bildiğiniz gibi Kırım Bahçesaray doğumlu. Hanları ziyaretimizden sonra merhumun kabrini de ziyaret ettik.
İsmail Gaspıralı geri kalmış ya da bırakılmış ve asimilasyona uğramış halkların sesi olarak yükseldi Kırım'dan. Sesi Kırım'dan yükselip Kazan'a, Bakü'ye, İstanbul'a, Taşkent'e kadar ulaştı. Romantik değildi. Gerçekçi idi. Hamasete tevessül etmedi. İmkanları görüyor, insan kaynağının niteliğini soğukkanlılıkla analiz edebiliyordu.
200 yıldır başımızı döndüren soruları hayatının merkezine koymuştu. Türk ve Müslüman dünyası neden rakiplerinden geri kalmıştı. Gaspıralı bu sorunun devasa gövdesiyle boğuştu tek başına.
"Dilde, Fikirde, İşte Birlik" dedi bu yüzden. İstanbul Türkçesini esas alan sadeleştirilmiş bir yazı dilini savundu. Ona göre Kazan'daki bir Tatar'ın ya da Kırım'daki bir Türk'ün aynı gazeteyi okuyabilmesi lazımdı ki kolektif bir zihin oluşabilsin… Müslüman Türk dünyasının eksiklerinden biri işte bu kolektif zihindir.
Gaspıralı'nın meşhur matbaası bugün bir müzeye dönüştürülmüş. Aynı bahçe içinde zamanında Gaspıralı ve ailesinin yaşadığı ev de duruyor. Fakat sürgünden sonra Kırım Tatarlarının geride bıraktığı mülklerinin başına gelen Gaspıralı'nın da evinin başına gelmiş ve oraya bir Rus aile yerleşmiş… Öğrendik ki İstanbul'da ortalama bir ev satın almaya yetecek bir meblağ ile Gaspıralı'nın evi rahatlıkla satın alınabiliyor... Buradan yetkililere de seslenelim: Merhum Gaspıralı'nın emanetine sahip çıkalım! Bir daire parası böyle bir iş için para değil! Ama bu işin Kırım Tatarları için anlamı ve önemi çok büyük. Tabii bizim için de…

16