Bir başucu eseri

Bir başucu eseri

ALİ OSMAN AYDIN

Bir süredir elimde titizlikle hazırlandığı besbelli olan bir eser var: Tam adıyla: "Tevhit Mesajı – İndirildiği Dönemin Işığında Özlü Kur'an Tefsiri."

Çalışma Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Elik ve Doç Dr. Muhammed Coşkun'a ait.

Elik çalışmasına, "Her medeniyetin bir temeli vardır. İslam medeniyetinin temeli de hiç şüphesiz Kur'an-ı Kerim'dir" diyerek başlıyor.

Doğru söylüyor, ama bugün bizler sözü edilen bu "temel" üzerinde ne kadar çok ve hoyrat tartışmalara şahit oluyoruz. Bazılarımız bu sonuçsuz ve itici tartışmalardan dolayı yolunu, yönünü kaybedip, yitiyor…

*

Elik, Kur'an'ı anlamakla ilgili ilk düşüncelerinin nasıl şekillendiğini anlatırken de Mekke'de geçirdiği yıllara değiniyor:

"Mekke'de yüksek lisans ve doktora yaparken, Kur'an'ın nazil olduğu coğrafyayı, ilk muhatapların yapısını yansıtan toplumu tanımam; farklı hayat tarzlarını gözlemlemem, Arapçanın sadece kitabî değil, konuşma özelliklerini de kavramam, bana Kur'an'ı anlamada büyük katkı sağladı."

Tefsirin merkezinde, adından anlaşılacağı üzere, tevhit yer alıyor. Tevhit, sadece Allah'ın birliği değil, bütün varlıkların aynı ilah tarafından yaratılmasından hareketle, aynı zamanda bütün insanların onun nezdinde eşitliği olarak yorumlanıyor. Elik'in bu yorumu alışılageldik tevhit yorumlarından hayli farklı, ezber bozucu ve iddialı.

Ona göre şirk, yalnızca başka varlıkları kutsamak değil; insanın insana boyun eğmesi, köleleşmesi, saygınlığını ve özgürlüğünü yitirmesidir! Bu yüzden Elik, tevhit inancını insanı özgürleştiren, şirk anlayışını ise insanı zillete mahkûm eden bir yol ayrımı olarak görüyor.

İnsanın iki problemi var diyor Elik: "Birincisi kendini, ikincisi başkasını ilah edinmek! Allah herkesin Rabbi olduğuna göre kimse kimsenin Rabbi olamaz" diyor. Çünkü bu insanların eşitliği ilkesi ile çelişiyor.

*

Elik, "ayetlerin ilk dönem muhataplarını teşhis etmeden yapılan çeviriler, o ayetlere, olmadık manalar yüklemenin kapılarını da aralayabilmektedir" diye belirtme ihtiyacı duyuyor.

"Kur'an 'mütekellimi' dikkate alınmadan anlaşılmayacağı gibi 'muhatabı' bilinmeden de anlaşılamaz, hatta yanlış anlaşılır. Lafzi çevirinin sebebiyet verdiği en büyük yanlışlardan biri bizce budur. Bu yüzden ayetlerin lafızlarının birebir çevirisi yerine anlamı özet olarak aktarmaya çalıştık. Özet olarak aktardığımız bu manayı çoğunlukla klasik tefsirlerden derledik ve nüzûl ortamını dikkate aldık."

Tefsiri çeviri yöntemi, Osmanlının son dönem ulemasından Konyalı Mehmed Vehbi Efendi tarafından Hulasatü'l – Beyân adlı tefsirinde de kullanılıyor.

*

Şatıbi'den yaptığı iktibas dikkat çekici:

"Bir ayetin veya surenin niçin nazil olduğunu bilen, o ayetten neyin kastedildiğini anlar; bilmeyen ise herkesin kendi görüşünü savunduğu bir tartışmanın ortasında kalır. Böyle olunca da kâfirler hakkında inmiş ayetler müminlerle ilişkilendirilebilir."

"Bir sözün hangi bağlamda söylendiği bilinmeden o sözü anlamaya kalkmak nereden bakılırsa bakılsın, yanlış anlama riskini beraberinde getirir."