Türkiye'dekileri de.
Türkiye'dekilerin kendilerine idol aldıkları Avrupa'dakileri de aynı ilkesizliklere imza atıyorlar.
Kaç örnek vereyim.
Bir, iki, üç..
Beş yılık süreçte, 10 yıllık süreçte değil.
Hemen bir haftalık süreçte, yaşadığımız, tartıştığımız konulardan siz isteyin onlarca örnek vereyim..
Sayfada bize ayrılan yerimiz kadar cevap vereyim..
Sivas-Madımak olaylarını birinci sayfasından gören ve eleştiren.. 33 kişinin idam cezasına çarptırılmasını yeterli görmeyen, iki kişi yurtdışında olduğu için davaları zamanaşımına uğradığından, sanki tüm dava zamanaşımına uğramış, cezaevinde kimse yokmuş gibi algı yapan, Sözcü gazetesi.. Cumhuriyet gazetesi.. Birgün gazetesi. Hatta Karar gazetesi..
Bu gazetelerin onlarca yazarı..
Madımak olayını yazmalarından dolayı itiraz etmiyorum..
Çarpıtmalarına itiraz ediyorum..
Ve ahlaksızlıklarını, Başbağlar katliamının, 31. yıldönümü olan dün, birinci sayfalarından tek satır yazmamaları sebebi ile tescilliyorum.. Birinci sayfalarında Başbağlar yok. İç sayfalarında yok..
Üstelik yazarlarından da, bir tanesi dahi, Başbağlar'dan bahsedecek cesareti kendinde görememiş..
Dahası var. Madımak'ta "cezasız kaldı"dan başlayın, "Zamanaşımına uğradı" şeklindeki çarpıtmaları, Başbağlar olayında birebir gerçek.
Bugün Başbağlar katliamından dolayı cezaevinde olan kimse yok.
Zaten Başbağlar katliamından yargılanan sanık da yok..
Sanık olmadığı için, davası zamanaşımına uğrayan bir kişi de yok..
Haydi Cumhuriyetçiler. Ulusalcı Sözcü ekibi.. Marksist Birgün'dekiler..
Bu çifte standardı izah ediverin bize..
Bize sürekli "hak, hukuk" satışı yapan HDP'liler, Madımak olayında hemen boy göstermişlerdi..
Başbağlar'da gözümüz, HDP eşbaşkanını aradı. Ama bulamadı..
Devam ediyoruz, bir haftalık süreç içinde yaşanan ikircikli tavırlara..
Merih Demiral, Türkiye Avusturya maçında, bozkurt işareti yaptı diye, içimizdeki hainler tarafından da eleştirildi.. "Galibiyete gölge düşürdü" denildi.. Hedef tahtasına da konuldu..
İçimizdeki hainler saldırır da, dışardaki hainler durur mu
Alman İçişleri Bakanı ilk açıklamayı yaptı. UEFA toplandı, kararı verdi: "Merih'e 2 maç men cezası".
İtiraz var mı
Yok..
Haydi bana anlatın, Avrupa'da hukuk olduğunu.. Haydi bana anlatın, kendinizin emperyalizm karşıtı olduğunuzu, ülkenizi seven insanlar olduğunuzu..
Adamlar göz göre göre, onlarca başka ülkelerin futbolcularının, müstehcen hareketlerini izlemekle yetinirken..
Türk futbolcusunun, saldırı anlamı taşımayan işaretini, en kritik dönemeçte, itirazsız iki maç ceza ile karşıladılar..
Yani sahada, karşı futbolcunun ayağına bir tekme atsa, kırmızı kart, belki sonraki maçta bir maç ceza.
Ama kimseye saldırmamışsın. Kimseye vurmamışsın, yaralamamışsın, zarar vermemişsin.. Sadece sevincini, bir işaretle paylaşıyorsun..
İki maç birden ceza..
Haydi entel-danteller, izah edin bana..
Nasıl olabiliyor bu İtirazı bile mümkün olmayan ceza ile bir milli takımın, tek maçta iki gol atan oyuncusunu, durduk yerde saha dışı bırakmanın anlamı nedir
Onlarca ikircikli tavır dedim. Devam ediyorum..
Sinan Ateş cinayeti davasında, "tetiği çekeni Ankara'ya getiren.. İstanbul'a geri götüren.. Ankara'da karşılayan. Otelde kalmasını sağlayan.. Motorsikleti veren.."
Affınıza sığınarak biraz abartarak devam edeceğim: "İki yıl önce kendisine selam veren, yanından geçen, karşıdan ona bakan.."
Evet, 22 kişi birden tutuklandı..
Ama olay taammüden cinayet mi, yoksa dost kurşunu ile ölüm mü, anlaşılamadı..
Adli tıp, öldürücü kurşununu kimin tabancasından çıktığını belirlememiş. Belirledi ise, dosyaya konulmamış..
Ama gazetelere bakıyoruz. Düne kadar ülkücü düşmanlığı ile bilinen gazeteler, şimdi ülkücü âşığı olmuşcasına, öldürülenin kasten vurulduğunu söyleyip, "dost kurşunu ile ölmesi işimize yaramaz" diyerek, duruşmada söylenenleri, Adli Tıp Kurumu'nun eksik bıraktığı yönleri, hiç yazmıyorlar..
Dün Ahmet Davutoğlu, duruşmayı izleyip,