Yumuşamanın neticesi; ceza ancak bu kadar oldu!

Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, kamuoyunda Kobani davası diye bilinen 50'den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan tahrik faillerinin yargılandığı davada eski HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'a 20 yıl hapis cezası verdi.

Birileri yumuşama diyecek bu muydu normalleşme diyecek.

Ben de onlara yumuşama neticesinde normalleşme neticesinde ancak bu kadar indirim olabiliyor diyeceğim.

Çünkü Demirtaş'a verilen ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası.

Kravat indirimi ile başka indirimlerle ancak 20 yıla kadar ceza indirildi.

Demirtaş için belirtilen 42 yıllık hapis cezasının diğer 22 yıllık bölümü, çoğu ikişer yıllık üçer yıllık ayrı ayrı suçlardan verilen cezalar.

Onların yatar var yok tartışması ayrı.

Şu an Demirtaş'ın cezaevinde olmasını gerektiren suç Kobani sebebiyle Türkiye'deki Kürt vatandaşlarımızı sokağa çağırması ve o olaylar sebebiyle 50'den fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermesi.

Mahkeme bu olayları devlete yönelik değil de kişilere yönelik düşünseydi 50'den fazla kişinin ölümü söz konusu olduğu için çok daha fazla ağır bir ceza verilebilirdi.

Yumuşamanın neticesi, normalleşmenin neticesi Selahattin Demirtaş'a böyle bir kıyak geçildi.

Sorulacak olursa, "Demirtaş bu cezayı hak etti mi" denilecek cevabım şu:

"Durun siz başkan Apo'nun heykelini dikeceğiz heykelini.." diyen adamın cezası çok daha fazla olmalıydı.

PKK'lı teröristlerin cenazelerine katılmayan HDPli milletvekilleri için disiplin soruşturması açacağını söyleyip tehditte bulunan Demirtaş'ın cezası çok daha ağır olmalıydı.

Türkiye dışındaki bir kasabada DEAŞ'lı teröristlerin PKK'lı teröristleri kıskaca aldığı gerekçesiyle, Türkiye'yi karıştırıp 50'den fazla insanın sokak hareketlerinde ölümüne sebebiyet veren Demirtaş'ın cezası çok daha ağır olmalıydı.

Karısını öldüren kocalar için "Kravat indirimi nedir. Karısını öldüren cani ömür boyu cezaevinde kalmalı" denilen Türkiye'de, 54 insanın ölümüne sebep olan Demirtaş ne kravat indiriminden ne de başka bir indirimden yararlanmamalıydı.

Her şeye rağmen "biz siyaset yapıyoruz" tilkiliğine soyunan terör örgütünün uzantıları için verilen bu ceza da, aslında bir gelişme.

Düne kadar, terör örgütü lehine onlarca açıklama yapıp, teröristleri kahraman gibi gösterenlere, bu ceza da verilmiyordu, verilemiyordu.

Dün mahkemenin verdiği bu karar aslında Türkiye'de gizli kapılar ardında kimseyle pazarlık yapılmadığını, halktan kaçırılan gizli saklı olaylar olmadığının da ispatı.

Hatırlayın 31 Mart seçimleri öncesinde Ak Parti için ne diyorlardı

"Bakmayın siz Ak Partinin HDP ve CHP ittifakını eleştirmesine.. HDP ile gizli gizli görüşenler aslında Ak Partililer. Seçim sonrasında da yeni bir çözüm süreci başlayabilir."

Şimdi ne oldu

HDP ile görüşülüyor muymuş

Yeni bir çözüm süreci mi başlıyor yoksa Kandil'e operasyonun hazırlıkları mı yapılıyor

Osman Kavala, Can Atalay, Selahattin Demirtaş serbest bırakılmaya mı çalışılıyor, yoksa hak ettikleri cezayı almaları noktasında dik duruş mu sergileniyor

Savaş yanlısı değilim.

Beyaz bayrak çekildiğinde, "Hayır sizi teslim almayacağız, sizi öldüreceğiz, sizi yok edeceğiz" diyen bir mantığa sahip değilim.

Ama her alanda yenilenler, beyaz bayrak çekeceklerine, hâlâ kuyruğu dik tutup, halkın seçtiği siyasi iktidarı devirme peşinde koşuyorlarsa..

Onlara hak ettikleri tokadın vurulması da zorunludur.

Bu anlamda 28 Şubat darbecileri de aldıkları cezayı çekmeliler..

Gezi isyancıları da mahkum oldukları cezaları tamamlamalılar.

Kobani isyanına imza atanlar da, hak ettikleri cezanın infazına itiraz etmemeliler.

15 Temmuz hain darbesine imza atanlar da, dışarı çıkma umuduna kapılmamalılar