"Vay şerefsiz!"

Bu başlığı, 28 Şubat'ı yaşayanlar çok iyi hatırlarlar..

Ertuğrul Özkök genel yayın yönetmenliğinde, Fatih Altaylı'nın santraforluğunda, Emin Çölaşan'ın oyun kuruculuğu ile; bu ülkede dindar olanlar başta olmak üzere, dürüst ne kadar insan var ise, hepsini hedef tahtasına koymuşlardı..

Ahmet Kaya'nın bazı söylemlerini kabul etmesem de..

Bugün PKK'ya ölümüne destek çıkan, bir yandan CHP dönemindeki faili meçhuller üzerinden devlete saldırırken, diğer taraftan CHP ile ittifak yapabilen birçok HDP'li siyasetçiden çok daha dürüst, çok daha vatansever, çok daha bu ülke insanlarının kardeşliğine inanan bir isimdi.

28 Şubat sürecinin, bir taraftan dindar insanların üzerinde kılıç salladığı, bir yandan da Kürtçe müziğin bile yasak kabul edilerek, sergilenen ırkçı despotluk sonucu PKK'ya bahane oluşturulduğu (Ben asla bahane kabul etmiyorum. Ama bunu dillendirenler var) yıllardan, tarih: 11 Şubat 1999.

Magazin Gazetecileri Derneği ödül töreninde Ahmet Kaya'ya da bir ödül verilecekti..

Ahmet Kaya, ödülü alırken şunları söylüyor:

"Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim."

Evet, Ahmet Kaya'nın dediği diyeceği buydu.

CHP Genel Başkanı'nın iki günde bir selam gönderdiği HDP eski genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın dediği gibi "Durun daha durun.. Apo'nun heykelini dikeceğiz" dememiş..

"PKK sizi tükrüğü ile boğar" diyen HDP'li vekillerin sözlerine benzer bir cümle kurmamış..

"Apo uzun süreli tecrid hayatı sürdürdü. Uluslararası hukuk gereği özgürlüğüne kavuşması gerekir. Bunun için çalışıyoruz" dememiş.

Ahmet Kaya, sadece ve sadece, sonraki yıllarda, AK Parti iktidarı sayesinde serbest kalan Kürtçe müzik yapma düşüncesini söylemiş..

Ardından çatallar, kaşıklar ve hatta bıçaklar Ahmet Kaya'ya fırlatılmış..

Mecazi anlamda demiyorum.

Gerçek hayatta, gerçek çatallar, gerçek bıçaklar bir sanatçıya fırlatılmış..

Ahmet Kaya, sözümona o seçkin topluluğun linç'inden zar zor salon dışına kaçırılarak kurtarılmış..

Ve Serdar Ortaç öncülüğünde, "10. Yıl Marşı" okutularak, Kürtçe albüm yapacağım açıklamasına tepki koyulmuş..

Sonrasında Ahmet Kaya, ülkeyi terketmek zorunda kalmış..

Ardından Hürriyet gazetesinde bir manşet:

"Vay şerefsiz!"

Bu manşeti atan Ertuğrul Özkök..

Ahmet Kaya vefat ettikten sonra, "mezarına gittim, daha ne yapayım" diyen Ertuğrul Özkök, tam da 25 yıl önce, bu ülkede Kürtçe müzik yapmak istediği için çatal bıçak yağmuruna tutulup, "Vay şerefsiz" manşetleri ile tahkir edilmesi rezilliğinin bir başka versiyonunu, bugün yeniden Türkiye'ye yaşatıyor.

Kürtçe müzik bir hak.. İngilizce şarkıların söylendiği bir ülkede, Kürtçe müzik niye yasak olsun.

Nitekim Ak Parti bu yasağı kaldırdı. Bugün Kürtçe şarkılar, TRT televizyonundan serbestçe söyleniyor..

Ama karşı çıkmamız gereken; Kürtçe müzik değil, Kürtçe müziği yapmak isteyenlere çatal bıçak fırlatıp, ardından 10. Yıl Marşı söyleyenler olmalı iken..

Karşı çıkmamız gereken; 10. Yıl Marşı ile, dindarları da, Kürtçe müzik yapmak isteyen vatansever insanları da susturmak isteyen CHP'li despotlar olması gerekir iken..

Karşı çıkmamız gereken; Kürtçe müzik yapmak yasak diye, bu yasağı koyan CHP zihniyetli despotlara seçim sandıklarında tavır koymak yerine, devletin askerine polisine kurşun sıkan hainlerle kol kola yürüyenler olmalı iken...

Şimdi tam da o vahim çelişkiyi yeniden yaşıyoruz.

1999'da haklı bir istek olan Kürtçe müziği dillendirdi diye Ahmet Kaya'ya "Vay şerefsiz" manşeti atanlar..

Şimdi, PKK'lı teröristleri "gerilla" olarak niteleyen Yaşar Kemal'i anma adına..

Biraraya gelmişler..

Masalarda şaraplar..

Eyüp Sultan Camii'nde Yasin okuyan Ekrem İmamoğlu'nu ağırlayıp, Yaşar Kemal'i anarken, seçimleri de konuşmuşlar..