Sen nasıl anılmak istersin katilleri mazlum gösteren Taşgetiren
ALİ KARAHASANOĞLU
İrticanın birinci tehlike, PKK'nın ise artık ikinci tehlike olduğunu söyleyen Güven Erkaya öldüğünde, rahmetli Hasan Karakaya ağabey dikkat çekici bir yazı kaleme almış ve Akit gazetesi manşetten de "Hakkımızı helal etmiyoruz" diye haykırmıştı..
Hayatını dindarlara küfretmekle geçiren, alnı secdeli insanları tahkir eden nice soytarının ölümünde, yine hakettikleri başlıkla kendilerine hitap etmiştik..
Kimisi Bekir Coşkun gibi hayvana müşfik ama insana zalimliği elden bırakmayan bir gazeteci idi.
Kimisi Vural Savaş gibi, akit'in okurun sesi köşesine varıncaya kadar her sayfasını, satırını okuyup, iddianamelere konu edinen bir başsavcı idi.
Kimisi seçilmişlere had bildirmeye kalkan Hakkı Karadayı-Teoman Koman gibi general emeklisi.
Kimisi bu ülkenin özbeöz çocuklarına üniversite hayatını yasak eden Demirel gibi siyasetçi..
Kimisi akademik ünvan sahibi olduğu halde insanların inançları üzerinden ayrımcılık yapan Türkan Saylan gibi bir öğretim üyesi..
Kimisi tiyatro sahnelerinde, sürekli dindar siyasetçileri alaya alan Ferhan Şensoy gibi sözde sanatçı..
Niceleri geldi, niceleri gitti..
Hiçbirisi ile şahsi bir ihtilafımız yoktu.
Bu ülke insanlarına düşman oldukları için, bizler de kendilerine, hakettikleri cevapları veriyorduk..
Ama her birisinde; o despotlara. O solculara. O kemalistlere. O yasakçılara şirin görünmek isteyen bizim mahallenin mensuplarından bazıları,
Bize akıl veriyorlardı: "Ölünün arkasından konuşulmaz."
Bu birincisi..
Bir de..
Müslüman güzel konuşur, iyilikle konuşur, kötü söz söylemez..
Bu da ikincisi.
Bize bu aklı, bu tavsiyeyi verenler..
Şimdi bakıyorum da..
Kendileri, tam da o söylenmesi gerekenleri hakedenlere değil..
Bu ülke için gecesini gündüzüne katıp çalışanlara..
Alnı secdeli insanlara..
Bizim zaten kendileri kötü olanlara yönelik "iyi bilmezdik" şahitliğimizi, yapmakla tehdit ediyorlar.
Kimden bahsediyorum
Karar gazetesindeki Ahmet Taşgetiren'den..
"Nasıl anılmak isterdiniz" diye bir başlık atmış, yazısına..
"Evren'in kılıcının iki tarafının kestiği günlerdi. Başörtüsü yasağı günleri. Üniversite kapılarında göz yaşları vardı. Kamu alanında başörtülü birkaç öğretmen, hemşireye karşı medya ile birlikte sürek avı yapılıyordu." diye başlamış.
Kenan Evren için "Nasıl anılmak istersiniz" sorusu üzerine yazdığı bir yazıdan bahsediyor..
Malum, onun derdi Kenan Evren olmamıştır, olamaz..
Mutlaka lafı bugüne getirecek..
Ayasofya'ya zincir vuranların hepsini karşısına alıp, Fatih'in vakfiyesine uygun olarak, o mabedde namaz kılınmasını sağlayan Tayyip Erdoğan'a sözü getirecek..
Neymiş
"İnsanlar 'mazlûmiyet çığlıkları' atıyorlar. 'Zulüm'den söz ediliyor çokça… 'Adalet talebi' yükseliyor dört bir yandan… Ve bu dünyanın adalet terazisinde sağlıklı ölçülemediğine inanılan pek çok dosyanın mahşer ortamında görüleceği umudu seslendiriliyor."muş..
Git cezaevlerinde uyuşturucu baronlarının hücrelerine..
Onlar da adalet diyorlar..
Git katillerin koğuşlarına..
"Bize adalet" diyorlar..
Git teröristlerin odalarına..
"Adalet" diyorlar..
Ne yapalım, "Bunlar mazlum, yönetenler zalim" mi diyelim
Taşgetiren'in dediği, tam da bu..
"Geçmiş 23 yılın da muhasebesi yapılmalı tabii ki…" diyor.
"Ve tabii ki pek çok artı var. Eğitimde ve kamuda başörtüsü zulmü bitti, Ayasofya açıldı, savunma sanayiinde hamleler yapıldı vs…" diyor..
Nolur nolmaz, hemen yarın, benim savunduklarım etkin pişmanlık dilekçesi verebilir, bunların içine Ekrem İmamoğlu da dahil, Ben orta yerde kalırım, rezil olurum" diye düşünüyor..
İsim vermiyor..
Genel tonlamalar ile yetiniyor:
"Ama bir de negatifler var terazinin kefesinde." diyor.
Hiç düşünmüyor..
AK Parti'ye isnat ettiğim zulüm, zaten benim şimdi alternatif gibi göstermeye çalıştığım CHP'nin karakteri..
Zulmetmiş. Darbe yapmış, Başbakanı astırmış.. Başörtülüleri üniversiteden kovmuş.. Partileri kapattırmış..
Zulmün en şedidini CHP hayata geçirmiş.
Bir de fazladan.
Ülkenin tüm imkanlarını çarçur etmişler..
Zimmetlerine para geçirmişler. 1991'de İSKİ'de yaptıkları gibi.. 2001'de batık bankalara seyirci oldukları gibi.. Şimdi Ekrem İmamoğlu'nun müteahhitlerden rüşvet topladığı gibi..
Ayasofya'yı açma diye bir dertleri olmamış. Tam aksine açılmak istendiğinde takoz olmuşlar..
Savunma sanayiinde hamle diye bir dertleri olmamış..
Tam aksine, füze testleri yapılırken, AK Parti iktidarına bile, "balıklar ürküyor" diyerek engel olmaya kalkışmışlar..
Eeee.

19