PKK silah bırakırken, derin olaylara karşı uyanık olalım!
PKK silah bırakırken, derin olaylara karşı uyanık olalım!
ALİ KARAHASANOĞLU
Yıl 1993.
Kamuoyuna açıklanmasa da, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın derinden yaptığı çalışmalarla, PKK terör örgütüne silah bıraktırma çabaları var..
Terör örgütü, o tarihde henüz 10 yılını bile doldurmamış.
Ülkeye verdiği zarar, bugünkü ile kıyasladığınızda, çok çok daha az..
O örgütü kurduranlar, "biz PKK'yı boşuna mı kurdurduk. Var mı öyle 10 yılda tasfiye etmek" düşüncesi ile..
Bir seri derin cinayetlerle, ülkede istedikleri şekilde gelişmeleri dizayn ettiler..
Ve PKK terör örgütünün tasfiyesi için atılan adımları berhava ettiler..
Neydi o derin olaylar silsilesi
Çok kısa bir süre içinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100 yıllık tarihinde, 5-10 yıla bile sığmayacak yoğunluktaki şaibeli olaylar nelerdi
24 Ocak 1993. Cumhuriyet gazetesi başyazarı Uğur Mumcu, bombalı saldırı ile öldürüldü.. Dindar insanlar suçlu olarak gösterildi.. Ülkede "şeriat karşıtlığı" pompalandı.. Ama Mumcu'nun, PKK ile iş tutan devlet içindeki bazı isimleri ifşa ettiği yazı gözlerden kaçırıldı.. Devletin DGM savcısı, faili bulabilmek için, duvardan bir tuğla çekilmesinin yeterli olduğunu söyledi. "Çekin o zaman" denildiğinde ise, "O tuğlayı çekersek, devlet yıkılır" cevabını verdi..
Evvelki yıllarda da benzer provokasyonlara imza atılan, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy gibi laikçi isimler, Çetin Emeç gibi Hürriyet gazetesinin tepesindeki isimlerin benzer saldırılarla öldürüldüğü olayların yaşandığı yıllar olmuştu.
Muammer Aksoy 31 Ocak 1990'da, Çetin Emeç 7 Mart 1990'da, Bahriye Üçok ise 6 Ekim 1990'da öldürülmüştü..
Ama bu cinayetlerin hedefindeki isimler, çok daha üst noktadaki isimlere ulaşmadan, sonlanmıştı..
Büyük ihtimalle, 1990'da da, 1991 seçimleri öncesinde yine bir adım atılmıştı..
Ama, o cinayetlerle, adımı atacak kişiler mesajı almış, kendilerinin güçlü olduklarına kanaat getirmedikleri için, süreci sonladırmışlardı..
Aralarında seri cinayet şeklinde, ülkeyi sarsan başka olaylar yaşanmamıştı..
Mumcu'ya yönelik bombalı saldırı, 1993'nün şaibeli olayları arasında tek olay değil..
PKK sorunu ile ilgisiz gibi görünse de, kayıtdışı ekonomiyi sonlandırma noktasında ciddi adımlar atılmasının planlayıcısı Adnan Kahveci, 5 Şubat 1993'de ailesinden fertlerin de olduğu bir trafik kazasında vefat etti..
Derin olaylar, 17 Şubat 1993'te zirveye yaklaştı..
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, İncirlik Üssü'nden kalkan uçakların, PKK terör örgütüne yardım dağıttığı açıklaması yaptıktan kısa bir süre sonra ve özellikle de Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a, "Bu olaya müdahil olmalısınız, aksi takdirde bölgede sonu alınamayacak ciddi risk ve tehditlerle karşı karşıya kalabiliriz" şeklinde, güneyimizde kurulmak istenen İsrail maşası bir terör devleti uyarısını yaptıktan kısa süre sonra uçağı Ankara'da düştü. Ve şehid oldu.
17 Nisan 1993 günü ülkenin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın bugün dahi izah edilemeyen şaibeli bir kalp krizi ve hastaneye kaldırmadaki soru işareti taşıyan olaylar silsilesi sonunda.. Ülkenin en tepe nokta makamı da boşaldı..
O günlerde, Eşref Bitlis ve Turgut Özal'ın öncülüğündeki girişimler sayesinde, PKK'nın saldırmazlık sözü verdiğini de hatırlatalım..
Ardından, 24 Mayıs 1993'de Bingöl Elazığı Karayolunda 33 sivil kıyafette olan askerimiz, otobüsten indirilip;, PKK'lı teröristler tarafından şehid edildi..
PKK'lı teröristler mi demeliyim. PKK'lı teröristlere silah bırakma sürecinden çevirmek isteyen, Eşref Bitlis'in dikkat çektiği, İncirlik Üssü'nden kalkan uçaklarla, eli silahlı unsurlara yardım atanlar mı, bugün dahi çözülemedi.
Ve 2 Temmuz'a Madımak, 5 Temmuz 1993'te de Başbağlar katliamları. yine 33'er insanın öldürülmesi..
6 aylık sürece sıkıştırılan bu önemli olayların bir benzerini, başka 6 aylık bir süreçte göstermeniz mümkün değil..
Ve sonuç: PKK silah bırakmadı..O tarihden sonra da, bu milletin başına bela olmaya devam etti.
Gelelim bugüne..
PKK silah bırakmanın eşiğinde..
Terör örgütü silah bırakma eşiğinde iken, örgütü kurduran dış güçler, provokasyonlarla, süreci dinamitlemeye çalışıyorlar.
Ben, geçtiğimiz haftalardaki dronlu saldırıyı da, pazar günkü mağaradaki metan gazından 12 askerimizin şehid olduğu olayı da, resmi kaynaklarımız "Metan gazı" olarak açıklamış olsa da..
Acaba, dış güçlerin, PKK'nın silah bırakmasını engellemek için bir dahli olabilir mi" sorusu ile birlikte değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum..
Nasıl ki, Uğur Mumcu'nun arabasına bombayı koyanlar hâlâ meçhul ise, MOSSAD elemanlarının 24 Ocak'an hemen önce ülkeye girip, hemen sonrasında sınırın ötesine geçtiğine dair ciddi deliller, resmi isimler tarafından dillendirilse de, bu noktada gerçekler ortaya çıkarılamamış ise de.. Nasıl ki, Eşref Bitlis'in düşen uçağı için, her bilirkişi raporunda farklı görüş ortaya atılıp, bir türlü kesin sebep ortaya çıkarılamamış ise de.. Turgut Özal'ın kalp krizinin arkasındaki gerçekler belirlenemedi ise de..