Olay çok net: "Hoşgörü yok" diyene savcı da hoşgörü göstermemiş!
Ali Karahasanoğlu
AK Parti'in 23. iktidar yılında, şu yaşadıklarımıza bakar mısınız.
Halkın seçtiği cumhurbaşkanı için, ahlaksızca "diktatör" ithamlarında bulunulan Türkiye'de, olanlara bakar mısınız..
Halkın 90'ından fazlasının müslüman olduğu kabul edilen Türkiye'de..
En büyük holdinglerden birisinde, en önemli üretim markası Vestel'in genel müdürü, kurumdaki çalışanların Ramazan ayını tebrik ediyor..
Tebrik ederken, hani "Oruç tutmayanlar var ya oruç tutmayanlar" diye bir söylem geliştirmiş olsa.. "Oruç tutmayanlar bir yana. Bir de sigarayı oruç tutanların yüzüne yüzüne üfürenler var ya" demiş olsa..
"Bu tür sıkıntılar bir şirkette çok sınırlı sayıda yaşanıyor olsa bile, bunun o şirkette tüm çalışanlara yollanacak bir metinde yer almasına ne gerek var" der, itiraz edebilirim..
Ama, Zorlu Holding'e bağlı Vestel'in en üst yetkilisinin mesajı şöyle:
"Değerli Ailem; Yaşamımıza birlik, beraberlik ve dostluk ile birlikte hoşgörü getiren Ramazan ayına kavuşmanın mutluluğunu yaşıyoruz."
Bu güzel mesaj bile, birilerini kudurtmuş..
Meğerse, Vestel'in de içinde bulunduğu onlarca şirketin en tepesindeki genel Müdür Cem Köksal, holdingin bir aile gibi yönetilmesine karşı imiş ki..
Birlik kavramına, beraberlik kavramına, dostluk kavramına karşı imiş ki..
En önemlisi "hoşgörü" kavramına karşı imiş ki..
Hemen bir mesaj yayınlamış ve Ergün Güler'in mesajını cezalandırmaya kalkışmış..
Markanın genel müdürüne ceza uygulamaya kalkan, holdingin genel müdürünün mesajında ne var
Buyrun birlikte okuyalım:
"Bizim kurumsal olarak kutlanacak günler listemizde Ramazan ayı yer almıyor."
Peşinen söyleyeyim..
Darbe dönemlerini yaşamamış bir hukuk devletinde..
"Başörtü haktır" dediği için partilerin kapatılmadığı bir hukuk devletinde..
Üniversitelerde başörtü yasağını kaldırmak istediği için, kapatılmanın eşiğine gelen tek başına iktidarda olan partilere tehditlerin savurulmadığı hukuk devletlerinde..
"Ekonomik göstergeler iyi. Enflasyon düşüş sürecinde. Cari açık düşüyor. Uluslararası kredi kuruluşlarından not artışı bekliyoruz" raporu hazırlayan işadamlarının, ardından kendileri ile uzaktan yakından ilgisi olmayan yargısal süreçleri belirtip, "Moralimiz bozuk, Güven bunalımı var" diyerek, seçilmişlere sopa sallamaya kalkmadıkları hukuk devletlerinde..
Cem Köksal'ın, "Bizim defterde Ramazan yok" mesajının, ne gözaltına alınma, ne de adli kontrol ile karşılanması gereken bir eylem olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim..
Böyle bir mesaja, "Yaşadığı toplumu bilmeyen. Yaşadığı toplumun inançlarına saygı duyulmasına tahammül edemeyen. Ürettiği malı kime sattığını bilmeyen. Zırtabozun biri, bir laf etmiş. Ciddiye almaya bile gerek yok" dersiniz..
"Vatandaş da o holdingin ürettiği mallar için tüketmeme hakkını kullanır.. Sen sağ, ben selamet" dersiniz..
Olur biter..
Ama..
Bu en tepe yöneticiler, tam da darbe süreçlerinden aldıkları desteklerle, TÜSİAD toplantılarında seçilmişlere gösterilmeye çalışılan sopalardan aldıkları cesaretle, kendi altlarındaki yöneticilere had bildirmeye kalkışıyorlarsa.
Ciddiye bile alınması mümkün olmayan bu türden mesajlar, bu despotların kendilerine daha büyük makamların sunulması için başarı puanı olarak değerlendiriliyorsa..
Kusura bakmasınlar..
Gözaltı da olur, adli kontrol de olur..
Ergün Güler "hoşgörü" diyor..
Cem Köksal "Ne hoşgörüsü. Bizim defterde Ramazan yok, hoşgörü yok" demeye getiriyorsa..
Kusura bakmasınlar..
Savcılığın da ona, anladığı dilden hitap etme hakkı doğar..
Cem Köksal'a, "Ramazan kutlaması yok" deme hakkını kim tanıyorsa..
Savcıya da, Cem Köksal'ı gözaltına alma hakkını tanıması gerekir..
Biliyorum, bizim mahallenin yumuşakları, şöyle itiraz edecekler:
"Hani diyor ya Ergün Güler, 'hoşgörü' diye. Hani savcıda Ramazan ayında göstermemiz gereken o hoşgörü'den bir küçük eser"
Olur canım.
Bir müdür "hoşgörü" dediğinde, üst müdür