Normalleşme-anormalleşmeyumuşama-sertleşme!

Önce Kurban Bayramınızı tebrik edelim..

Gazze'deki mazlum insanlar için, Kurban Bayramı; inşallah bir çıkış vesilesi olur..

Türkiye'de yıllardır haksız yere cezaevinde tutulan Sivas mazlumları için, bir kurtuluş vesilesi olur..

Tüm dünyada ve Türkiye'de, daha iyiye, daha güzele, daha huzurlu bir geleceğe adım atmış oluruz, inşallah.

Temennimiz bu yönde..

Peki, gerçekleşme ihtimali olan ne

Gazze'de de sıkıntı büyük.

Türkiye'de de.

Gazzelilerin durumuna bakacak olursak..

BM Güvenlik Konseyi'nin ateşkes kararına rağmen, soykırım devam ediyor.

Ve dünya ülkeleri, "Böyle bir durumda acaba ne yapılmalı" şaşkınlığı ile acziyeti içinde, soykırımı seyrediyor.

Oysa yapılması gereken basit..

Derhal bir barış gücü kurulup, Gazze'deki İsrail varlığına hemen 24 saat içinde son verdirmek..

Ama nerde

Ateşkes kararı vermek için dahi, 8 ay bekleyen devletler, onu da henüz yürürlüğe koyduramadılar ama..

Yine de bizim içimizdeki dindar insanlar tarafından dahi, "Hukuk devleti" olarak tanıtılıyorlar..

"Bunların neresi hukuk devleti Bunlar resmen çakal" diyoruz..

Bize "Uluslararası Adalet endeksi" ile..

Olmazsa, "Hukuk endeksi" ile..

Olmazsa, "Hukukun üstünlüğü endeksi" ile..

Olmazsa "Düşünce özgürlüğü endeksi" ile..

Bir isimler uydurup, İsrail'e verdikleri silahlarla Gazzelileri soykırıma tabi tutan devletleri, bize "hukuka bağlı devletler" gibi yutturmaya çalışıyorlar..

Gazze'de olanlar..

Şiddeti, niteliği farklı da olsa..

Türkiye'de de sürdürülüyor..

Düne kadar AK Parti'yi, "toplumsal uzlaşma sağlanmadan, başörtü yasağını kaldırmaya kalkışmak" ile suçlayan ve parmak sallayarak terbiye etmeye çalışanlar..

Bugün dahi, iktidarının 22. yılında tabanının sesini dinleyerek, lütfen kabilinden müfredat değişikliğine giden AK Parti'ye, sopa göstererek tehdit edenler..

Psikolojik baskıyı da kurarak, Ak Parti'yi "sertlik yanlısı söylemler"e sahip olmakla suçlayanlar..

"Diyalog"dan yana olmadığı suçlamasını yöneltenler..

Bir hafta içinde ne riyakarlıklara imza attıklarını hep birlikte gördük..

Daha düne kadar, o kesim, "AK Parti'yi suçladı mı"

Suçladı..

"Ana muhalefet partisi ile görüşmüyor, iktidar icraatı hakında bilgilendirme yapılmıyor.. Bir selamlama bile çok görülüyor" dendi mi

Dendi..

31 Mart mahalli seçimleri sonrasında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bir yumuşama takvimi oluşturup, Külliye'de de değil, AK Parti Genel Merkezi'nde, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i ağırladı mı Ağırladı.

İade-i ziyareti, CHP Genel Merkezi'nde gerçekleştirildi mi Gerçekleştirildi..

Peki ne oldu sonunda

CHP Genel Merkezi'nde düzenlenen ziyarette, akit TV'nin muhabiri, kapının dışında bırakıldı..

O saygısızlıkla belli idi, CHP'nin ne yapacağı..

Yine de, kan kustuk, kızılcık erbeti içtik dedik..

Ve hemen ardından..

Daha o ziyaretin üzerinden üç gün geçmeden, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'yi kastederek, "Suç ortağını bize doğru itmesin!" cümlesini sarfetti

Eee, ne oldu şimdi

Kutuplaştırmayı kim yapıyormuş

Nefret dilini kim tek seçenek olarak görüyormuş

Kindarlıktan kim medet umuyormuş

"Kurban Bayramı'nda bile görüşemeyen liderler" diye suçlama yapılırken, sorumluluk listesine AK Parti'yi en başta yazanlar..

Bir izah etseler, CHP Genel Başkanı'nın, üç gün önce Cumhurbaşkanı ile görüştüğü halde, "hoşgeldiniz" dediği lidere "suç ortağı" nitelemesinde bulunmasının sebebini

Hani içini doldursalar, "Bir görüşme uğruna, suçu görmezden mi gelsinler" diyerek, kendilerine sahip çıkacağım.

Hani, nerde suç

Ne suçundan bahsediyorsunuz

Gelişmiş 7 ülkenin toplantısına, üye olmadığı halde davet edilen birkaç devletten birisi olma noktasına Türkiye'yi getiren Tayyip Erdoğan'a, ne suçu isnat edeceksiniz