Ne siber saldırısı, resmen sivillere yönelik vahşet!

"Elektronik savaş" diyerek, soykırımıtoplu insan öldürmeyi basitleştirmeye çalışanlara kulak asmayın..

Eski genel yayın yönetmeni, yurtdışında kaçak yaşayan Cumhuriyet gazetesine inanmayın.

"İsrail, Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarını nasıl patlattı" başlığı ile, sanki bir savaş içinde, karşı taraftaki askerlere karşı bir saldırı olmuş gibi, olayı normalleştirmeye çalışanlara dikkat edin...

Patronu yurtdışında yaşayan Sözcü gazetesinin, o başlığındaki oyuna alet olmayın..

İsrail'in sergilediği vahşet çok net.

Çağrı cihazlarının binlercesinin toplu olarak patlatılması, siber saldırı değildir..

Elektronik saldırı hiç değildir..

Olay, dünyayı, terörize etmektir.

Tüm dünya insanlarını korkutmak, tedhiş hareketleri ile sindirmek demektir.

Olayın basit bir hacker olayı gibi göstererek, cihazlara toplu istek göndererek, pilin yorulmasını sağlayıp, çevresine zarar vermek şeklinde konuyu masumlaştırmaya çalışanlar bilmelidir ki, yarınki hedef de kendileri olabilecektir..

Bir mağazadan aldıkları elektronik aletin içinde, bir yiyeceğin arasında, bindikleri bir arabanın içine yerleştirilen patlayıcılar, kendilerinin de sonunu getirebilir.

Bunun için, sadece ve sadece İsrail'in kızması yeterlidir..

Sonuç olarak, gerçeklere gözlerimizi artık kapatmamalı, kısır tartışmalara son vermeli, hele hele, "İsrail ile ticaret devam ediyor mu, etmiyor mu" tartışmalarını bir kenara bırakıp. Artık hızla çözüm odaklı harekete girişilmelidir.

1) Savaşan taraflardan birisi, diğer tarafın askerlerine karşı bir saldırı ile çağrı cihazlarını patlatıp, zayiat vermek istemiş değil, tam aksine, sivil insanların da elinde bulunan çağrı cihazları patlatılmıştır..

10 yaşındaki bir kız çocuğunun Salı günkü vahşi saldırıda ölmüş olması, bunun ispatıdır..

2) Çağrı cihazlarının içine, bomba yerleştirilmiştir..

Yani hepimizin elinde, işyerinde, evinde bulunan onlarca elektronik aletin içinde, bomba olabilir. İsrail, bu kadar gözü dönmüş şekilde, dünya barışını tehdit etmekte ve hiçbir kural tanımamaktadır.

Bu noktada, İsrail'in kendisi de hedef olmaktadır. İsrail'in saldırdıkları da, İsrail halkı da dahil olmak üzere, sivil insanlar da dahil olmak üzere, benzer eylemlerde bulunulduğunda, kimsenin itiraz etme hakkı kalmamaktadır..

Bu vesile ile hatırlatalım, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 7 Ekim Aksa Tufanı'nın anlatırken, "Uyuyan Yahudiye gece saldırmak" diyordu..

Şimdi buyursun, evinde belki de oyuncakları ile oynayan bir çocuğun, yakınındaki çağrı cihazı patlatıldı ve o kız çocuğu öldü..

Özgür Özel'den, benzeri bir açıklama ile, "Lübnan'da, evinde oynayan 10 yaşındaki kız çocuğuna atılan bomba" diye başlayan bir cümleyi kurması gerekir..

3) Savaşta dahi, sivil insanlara yönelik olarak saldırı yapılmaması kuraldır. Dinimizin de emridir.. Ama işgal edilmiş topraklarda kalmaya devam eden İsrailliler, kendi devletlerinin, son olarak sergilediği sivillere yönelik saldırılardan sonra, artık "Biz sivil insanlarız. Bizim savaş ile ilgimiz yok"' diyemezler. Çünkü destekleseler de, desteklemeseler de, Netanyahu iktidarı, sadece Gazze'de değil, Lübnan'da da, sivil insanlara, bombalı saldırıda bulunmuştur..

4) Çağrı cihazlarına yerleştirilen bombalarla, sivil insanların öldürülmesi tüm dünya ticaretini de güvensiz bir ortama taşımıştır.. Benzeri saldırıların olmaması, güvensizlik ortamının tüm dünyaya hakim olmaması için, Birleşmiş Milletler olaya derhal el koymalı, çağrı cihazlarını üreten, taşıyan, marka hakkını kullanan ve dahli olan kimler var ise, hem çok yüksek miktarlı tazminatları ödemeleri sağlanmalı, hem de ticari faaliyetten men edilmelidirler..

Markayı kullandırdım.. Ben üretmedim, markayı kullanan üretmiş gibi bahaneler asla destek bulmamalı.. A'sından Z'sine ilgisi olan tüm işletmelerin kapısına kilit vurdurulmalıdır.. Fabrikasında üretilen malın içine, bomba yerleştiren veya yerleştirilmesine seyirci kalan kim var ise, hepsi ticari değerleri ne olursa olsun, kapılarına kilit vurulmalı, yöneticileri de savaş suçundan yargılanmalıdır.