Gündem öyle yoğun ki..
Konu seçmekte zorlanıyoruz..
Bir yandan 1 oy farkı ile Hakkari'de Belediye Başkanı seçilen DEM'li isimin, 2014'den bu yana süren davası.. Daha yeni, dün sonuçlanıp, 19.5 yıl ceza verilmesi.
Yapılan teröre destek şeklindeki somut suçlamalara cevap veremeyen DEM'lilerin, CHP'lilerin, "Milletin iradesine saldırı" yorumları yapması..
Sanki 46 oy alan DEM'li yerine, 45 oy alan AK Partili aday koltuğa oturtulmuş gibi algı oluşturulması..
Devletin valisinin kayyım olarak atandığı gerçeğinin gizlenmesi..
Diğer tarafta ise..
Halkın 52 oyu ile Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan'a, hakkında hiçbir cezai soruşturma olmadığı halde, cumhurbaşkanlığı görevlerini yaptırmamak için, parmak sallanması..
Nasıl oluyor, nasıl olabiliyor, merak ediyorum..
Hakkari Belediye Başkanı, terör örgütüne destek verdiği halde, görevden alınamayacaksa..
Alınırsa, "milli iradeye saygısızlık" olacak ise..
Sizler, Türkiye'nin genelinde yapılan seçimde, 52 oy alan Tayyip Erdoğan'a, "Müfredat değişikliği yapma"yı bile çok görürseniz..
Aslında Erdoğan'ı fiilen görevden almış gibi yapmış olmuyor musunuz
"Müfredat değiştiremezsin.."
"Merkez Bankası Başkanını görevden alamazsın.."
"Rektörü öyle atayamazsın.."
Eeee
Halkın 52'si, Erdoğan'a cumhurbaşkanı olması için oy vermedi mi
Gündem yoğun dedik. Neler yok ki, gündemimizde..
Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasına yönelik, Ahmet Davutoğlu'nun gazetesinin yaptığı organize çalışmalar..
Hani sorasımız geliyor, "Siz kimden yanasınız Yunan'dan yana mı, Türk'ten yana mı"
Gerçekten de..
Karar gazetesi, profesör etiketi ile Mensur Akgün'ü konuşturmuş..
Muhterem diyor ki, "Mütekabiliyet aramadan, açalım".
Yetki sende olduğunda, mütekabiliyet aramadan açarsın, Mensur efendi..
Ama bırakın da..
Yunanistan'ın uşaklığını yapmayın da..
Türkiye, atacağı bir adım varsa, onun karşılığında Yunanistan'dan da bir taviz alarak o adımı atsın..
Yoksa, Yunan'ın sözcüsü gibi ortaya atılıp, "Sorgusuz sualsiz Ruhban Okulunu açalım" derseniz.
Yunan'ın avukatlığını yapmış olursunuz..
Yunanistan, kendi sınırları içinde camilerimizde ibadet yapılmasını engellerken..
Bizim içimizdekilerin, "Ruhban Okulunu, mütekabiliyet aramadan açalım" demeleri, AK Parti iktidarını aynı zamanda tuzağa düşürmekten başka bir şey değildir.
Çünkü, Millet İttifakı'nın bileşenlerinden Karar, "Ruhban Okulunu hemen açalım" derken.
Millet İttifakı'nın diğer bileşeni CHP'nin yarıresmi yayın organı Cumhuriyet gazetesi ise, "Ruhban Okulunun açılmasının, Lozan'a aykırı olduğu"nu, Tarihçi Hakkı Uyar'ın dilinden hatırlatıyor..
Hani İyi Parti Milletvekili Adnan Beker diyordu ya, "Altılı masanın seçimi kazanması felaket olurdu. Allah bu milleti korumuş"..
Aynen öyle..
Bunlar iktidara gelmiş olsa idi, biri Ruhban Okulunu açmak için didinirken, diğeri onları hainlikle suçlardı..
Bir başka önemli konu, FETÖ örgütündeki son gelişmeler..
17 Aralık emniyet darbesinden hemen sonra, ayağa kalkıp kalkıp oturarak, beddualar yağdıran, "o polislerin binde birini tanıyorsam benim, tanımıyorsam beni suçlayanların evlerine ateşler düşsün" ifadeleri ile, darbeden haberi olmadığını iddia eden Fetullah Gülen'in ağır hasta olduğu, kimilerince de öldüğü iddia edilirken..
Tam da bedduanın kendilerine döndüğü ve FETÖ terör örgütünün mensuplarının birbirine düştüklerine yönelik haberler, ardı ardına geliyor..
Gülen'in en yakınındakiler, akrabaları dahil, birbirlerine düşmüş durumdalar..