İmdaaat. Gazeteci susturuluyor! Danıştay emeklisi savcıya koşmuş!
ALİ KARAHASANOĞLU
Gazze ile dayanışma gösterisi yapan dindar insanlara "Alçaklar, şerefsizler" diyebilecek kadar alçaklaşan Fatih Altaylı'yı savunan ekip, "Gazeteciliğe ceza veriliyor" diyenler..
Altaylı'nın, "Cumhurbaşkanı hiç korkar mı Mossad'dan bile korkmuyor" diye savunma yaptığı gün.
Emekli Tuğgeneral Cihangir Dumanlı'nın imzası ile, halkı isyana tahrikten geri durmadılar.
Ne yazdı Dumanlı
Birlikte okuyalım:
"Anayasa ve hukuk dışına çıkan iktidar meşruiyetini yitirir. Meşruiyetini yitiren iktidara karşı ulusun direnme hakkı doğar. AKP iktidarı anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışları ile meşruluğunu yitirmiş, Türk ulusunun direnme hakkı doğmuştur."
Anayasa ve hukuk dışına çıkmayı, emekli general olarak sen mi belirliyorsun Dumanlı..
Sen CHP aşığı, darbesever birisi olarak "çıktı" dersin. Ben de hukukçu kimliğimle, "çıkmadı" derim..
Hakem kim Millet..
Millete de 2023 Mayıs ayında gittik.. Millet yetkiyi verdi..
Dolayısı ile, Dumanlı ve benzerlerinin iddiaları halk tarafından reddedildiğine göre, bir sonraki seçime kadar beklemeleri artık zorunlu..
Nerdeee.
"İktidar meşruiyetini kaybetti, halk dirensin" diyerek, isyanı dillendiriyorlar..
Dumanlı'nın halkı isyana tahrik eden yazısının Cumhuriyet gazetesinde yayınlandığı ve büyük ihtimalle hiçbir savcılık soruşturması açılmadığı dün..
Benim de nasibime..
Ankara'dan bir suç duyurusu düşmüş..
Hani bu arkadaşlar, düşünce özgürlüğüne çok saygılılar ya.. Sadece siyasi iktidar, muhalifleri bastırmak için, gazetecileri savcılarla muhatap ediyorlar, mahkemeye çıkartıyorlar ya..
Gazetemize ve şahsıma açılan davaları, birkaçı dışında, pek yazmayı, konu edinmeyi tercih etmesem de..
Bugünkü gibi, çelişkilerini yüzlerine vurmak gerektiğinde. Tam da "Gazeteciler susturuluyor" dedikleri gün, kendilerinin gazetecileri nasıl susturmak istediklerinin delillerini onlara da göstermek gerektiğinde.
Kendimizi öne çıkartmak için değil..
Muhataplarımızın maskelerini indirmek için, bize yapılan suç duyurularını, açılan davaları yazmak zorunda kalıyoruz.
Gazetemizin avukatı Ali Paccı dün akşam saatlerinde bildirdi..
Ankara Başsavcılığı'ndan, İstanbul'a bir tezkere gelmiş..
Şikayetçi taraf, savcılığı da baskı altına almış olmalılar ki..
"Süreli iş" notu düşülmüş. Yetinmemişler, bir de "İvedi iş" notu eklemişler..
Tamam, anladık, basın suçlarında yasal süreler var.. Bunların kaçırılmaması gerekiyor..
Siz Ankara olarak biliyorsunuz da. İstanbul'daki savcılar bilmiyor mu
Ama maksat ne
"Bu soruşturma çok önemli.. Bütün işinizi gücünüzü bırakın, bu soruşturma ile ilgilenin" mesajı vermek..
Yok yok, tezkerenin tepesine yerleştirilen iki nottan kaynaklı değil, tüm çekincem..
Halkı isyana tahrik edenlerin, bir de üste çıkıp, bizi sanık sandalyesine oturtmak isterken..
Savcılarımızın da, "Eser sahibinin, eser sahibi bulunmuyorsa yazı işleri müdürünün, yazı işleri müdürü tespit edilemezse genel yayın yönetmeninin açık kimlik bilgilerinin tespit edilerek" şeklindeki ifadelerle, Danıştay'dan emekli bir hakimin baskısının üzerlerinde olduğunu çok kesin şekilde hissettirecek ifadeleri, tezkeresine koyabilmesi..
Hani merak ediyorum, gazetede yayınlanan eleştirel yazının sahibi belli de..
Yazı işleri müdürünün olmaması diye bir ihtimal, 33 yıllık ulusal bir gazetede sıfır da..
Savcının yazısından hareketle soruyorum, genel yayın yönetmeninin de kimliği tespit edilemezse, ölmüş genel yayın yönetmenimiz Hasan Karakaya'yı mı mezarından çıkarıp, sanık sandalyesine oturtacaksınız
Bir gazetede yayınlanan yazıdan dolayı, cezai sorumluluk kime düşer, eser sahibi belli değil ise, cezai sorumluluk kime aittir, genel yayın yönetmeni sorumlu olur mu, olur mu ki, genel yayın yönetmeninden ifade alınması isteniyor, daha bunu bile bilmeyen savcılarımız nasıl olabiliyor diyeceğim ama..
Yargıda işlerin nasıl yürüdüğünü çok iyi biliyorum..
Savcılık kalemindeki, Abdullah Dörtlemez abimizin hatırını kıramayacak bir katibimiz/katibemiz, İstanbul'daki savcılık görevlilerini de baskı altına almak için, o ifadeleri yazmış olmalı..
Adalet bakanlığı, benim için değil..
Ama yargı müessesesi içinde, bu tür kişi bazlı iş sergileyenleri deşifre etmek için..
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2025/256128 soruşturma nolu dosyada, Basın Kanunu'na taban tabana zıt, savcılık görevlilerini de yanlış yönlendiren o ifadeleri yazan kişiyi tespit etsin..
Sorsun kendisine, "Genel yayın yönetmeni, Basın Kanunu'nda cezai sorumluluğu olanlar arasında sayılmadığı halde, siz bu yazıya, o makamdaki kişiyi niye eklediniz"
Buraya kadar, biraz da şahsileşmiş usuli skandalları not ettim..
Bunlar bir yana..
Bunların çok daha ötesinde, ülkenin geleceğine yönelik endişelerimiz var.
Bu ülkede, birileri Cumhurbaşkanı'nı tehdit ediyor.. "Padişahlar boğuldu" diyerek, onu ölümle yıldırmaya kalkışıyor..
Bir başkası, hem de emekli bir tuğgeneral, "iktidarın meşruiyetini kaybettiği"ni iddia ederek, halkı direnmeye çağırıyor.. Tıpkı, Adnan Menderes için 27 Mayıs darbesinden önce yapıldığı gibi, halk kışkırtılıyor..

19