Hırsızlığı 'hak' gören CHP'liler..

Hırsızlığı 'hak' gören CHP'liler..

Ali Karahasanoğlu

Samimi kanaatimi peşinen söyleyeyim.. Her partide, yolsuzluk yapan isim olabilir. Ama yolsuzluk yapan sayısı, Ak Parti'de 1 ise, CHP'de yüzde 40'tır.

Daha önemlisi, Ak Parti içinde yolsuzluk yapan, o 1'lik sınıftan kişiye de, asla tolerans gösterilmez. Parti içinde soruşturmaları açılır, iddialar ciddiyse ilgili kişi kapının önüne konulur.

CHP'de ise, yolsuzluk yapanların kapının önüne konulmasını boşverin, savunması bile yapılır.

CHP İstanbul il binası satın alınırken, "tapu değeri" ile "gerçek değer" arasında fark olduğu ve bunun "vergi kaçakçılığı" olduğu belirtildi.

Bu bir yolsuzluk muydu, evet.

Peki CHP bu yolsuzlukla ilgili ne yaptı

"Herkes, tapudaki satışı, gerçek değer üzerinden yapmıyor. Biz de gerçek değer üzerinden yapmadık."

Utanmadan sıkılmadan vergi kaçakçılığını savundular.

Yine aynı olayda, satıcıya açıktan verilen 22 milyon liranın kaynağı ile ilgili sorulara, "partiye toplanan bağışlar" diye cevap verildi.

Peki makbuzları nerede diye sorulunca, aslında kaynağı belirsiz para girişini adeta itiraf edercesine, "makbuzlar bağışı yapan kişiye kesilmiyor. Çünkü kanun bu konuda limit getirmiş. Bağışı yapan işadamının yakınları üzerinden makbuz düzenliyoruz" dediler. Devam ettiler: "bütün partiler zaten böyle yapıyor."

Anayasa Mahkemesi raporu ortaya çıktığı zaman göreceğiz, bütün partiler öyle mi yapıyor, yoksa böyle yapanların tek tek yanlışları yüzlerine vurulup zimmet mi çıkarılıyor.

CHP'deki suçluyu koruma mantığı, şimdi daha da zirveye taşındı.

Verdiğim iki somut örnekteki suçlar da, önemli ama.

Şimdi vereceğim örnek, CHP'lilerin, suçluları koruma konusunda artık tüy dikme noktasına geldiklerini gösteriyor.

Bir haftadır tartışıyoruz.

İBB eski Başkanı Ekrem İmamoğlu, makamında yapılması gereken görüşmeleri bir otelde gerçekleştiriyor.

Üstelik oteldeki kameraları kapattırıyor, konuşulanlar kayda girmesin diye jammer yani sinyal karıştırıcı kullanılıyor.

Otelde işlenebilecek suçları önleme noktasında eğer bir kamera sistemi kurulmuş ise, bu sisteme güvenerek o otelde kalanlar, Ekrem'in avanesi yüzünden, kendilerine karşı işlenecek suçlarda, güvendikleri kayıtları elde edemeyecekler ve bir mağduriyet yaşayacaklar. İBB eski başkanının iştediği suçları gizlemeleri bir yana, o otelden hizmet alan insanların muhtemel mağduriyetlerinin de delilsiz kalabileceği ortama sebebiyet veriliyor.

Yine, kimlerle görüşüldü ne konuşulduğu konusunda sinyal karıştırıcı ile suçun delillerinin üstü örtülmek istenirken, içişleri bakanlığı açıkladı; jammerı yetkisiz kullanmak başlı başına bir suç.

Peki bu apaçık işlenmiş olan suçlarla ilgili CHP ne diyor

"İlgili kişiler hakkında partimiz disiplin soruşturması açmıştır, gerekenler yapılacaktır" diye bir açıklama duydunuz mu

Ben duymadım.

Aksine, jammer kullanımı da savunuluyor, kameraların kapatılması da savunuluyor.

Öyle ki Sözcü gazetesindeki Saygı Öztürk, artık suçluyu savunma noktasında, işi hepten zıvanadan çıkarmış.

Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en büyük hortumcu Cem Uzan'ın işçiliğini de yapan Saygı Öztürk'ün dünkü yazısından size aktarayım.

PKK'nın siyasi uzantısı parti ile seçim ittifakı yapan Ekrem İmamoğlu, teröristlerin hedefindeki bir isimmiş gibi algı yapan Saygı bey, askerlerimizin, polislerimizin uzaktan kumandalı patlayıcılarla şehit edilmesini hatırlatıp şöyle diyor:

"Bazı komutanlar, 'Jammer alınmıyor, o yüzden çok kayıp veriyoruz. Oysa jammer olsa, bu patlamalar önlenmiş olacak' diyordu"..

Saygı bey bu rüzgârdan sonra baklayı ağzından çıkarıyor:

"İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gittiği yerlere koruma ekibinin valiz içinde jammer götürmesi tartışma konusu oldu.

Bazı iş insanlarının ya da organize suç örgütü olarak tanımlanan kişilerin araçlarında bombalı bir eyleme ya da dinlemeye karşı jammer kullandığı belirtiliyor."

Devamında da, cep telefonlarının namaz kılma sırasında açık kalmaması için jammer kullanılmasına işi getiriyor ve utanmadan sıkılmadan bir belediye başkanının otel odasında müteahhitlerle gizli görüşmesinde ne konuşulduğu kayda alınmasın diye kullanılan jammerların suç olmadığını iddia ediyor.

Bitti mi

Hayır.

"Gelelim kamera bantlamasına" diyerek kameraların bantlanmasını da savunuyor CHP kafalı Saygı Öztürk.

"Yasalarımıza göre özel hayatın gizliliği var" diyor.

"Güvenlik kamerası taktırılmasının yasal bir zorunluluğu yok. Anormal olan kişinin istememesine rağmen kaydın alınması" diye de devam ediyor.

Hatta "Bazı kişiler kayıtlarının alınmasını istemeyebilir" bile diyor.

Bu ifadelerden utandınız değil mi

Ben bir gazeteci olarak utandım.