Hep aynı taktik! Gezi, Tahir Elçi, Sinan Ateş!

Gezi isyanında aynı taktik..

Tahir Elçi cinayetinde aynı taktik.

Sinan Ateş cinayetinde aynı taktik..

Bunların hepsi aktüel olanlar.

Aktüel olmayanlar, bugünlerde gündemde olmayan derin olaylar.. Baktığınızda, onlarda da hep aynı taktiği görüyorsunuz..

Kendileri vuruyorlar.. Vurdurtuyorlar. "Mecbur bırakıldığımız eylem şekli idi" deyip, kendi teröristlerini aklayıp, paklıyorlar..

Ama kendilerine, hatta kendilerini de geçtik, artık zıt kardeşlerine yönelik bir küçük olayda, kafaları karıştırıp, hedef tahtasına koyduklarını linç etmeye kalkıyorlar..

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, CHP'yi ziyarete gidiyor.

CHP Genel Başkanı'nın odasında, Gezi isyanı sırasında ölen 8 kişinin çizimi var.. Kendi içlerinden kaldırmak gelmese de.. Nezaketen de olsa.. "Biz katılmıyoruz ama, bu konuda kesinleşmiş mahkeme kararları var" gerekçesine dayalı olarak da olsa..

Gezi olayları hükümeti devirmeye teşebbüs olarak nitelendirildiği ve o tarihte de hükümetin başında Tayyip Erdoğan olduğu ve onu devirmek için Gezi isyanı başlatıldığı için, kendilerine ziyarete gelen kişiye ev sahipliğinin hatırına, Gezi isyanına katılan kişilerin çizimini duvardan kaldıracaklarına..

İnadına inadına..

Görüşmenin haberini, Gezi direnişçileri üzerinden veriyorlar..

Ben de soruyorum:

O çizimde, 8 kişi var.

Oysa Gezi olaylarında 8 sivil, 2 de polis öldü.

Siz polisleri, insandan saymıyor musunuz

CHP genel başkanlık makamında, niçin iki polisin çizimi yok

Buyursunlar cevap versinler..

Devam ediyorum. Gezi isyancıları, çizimde yer alan Berkin Elvan'ın cenaze töreninde, cenaze katılımcıları tarafından açılan ateşte, Burak Can Karamanoğlu öldürüldü.

Onun çizimi niye, CHP Genel Başkanlık makam odasında yok

Devam ediyorum..

Çizimde yer alan Berkin Elvan'ın ölümüne sebep olan gaz fişeğini hangi polisin attığı, emri kimin verdiği, fişeği kimin getirdiği vesair isnatlarından sorumlu tuttukları kişilerin hemen tespit edilmediğini gerekçe göstererek, DHKPC'li teröristler, savcı Selim Kiraz'ı, makam odasında rehin alıp, şehid ettiler..

Yani, CHP genel başkanlık makam odasında, Gezi olayları sırasında ölenlerin intikamı alındığı öne sürülerek şehid edilen bir savcı var iken.. Bu savcının resmi, başkanlık odasında yok.. Ama teröristlerin kendilerini yanında gösterdikleri Gezi isyancılarının resmi var..

Daha vahimini söyleyeyim.

Savcıyı şehid eden teröristler, "mecbur bırakıldık" diye bir açıklama yaptılar. Makul bir açıklama imiş gibi, Cumhuriyet gazetesi de, bu ifadeyi manşetinden verdi..

Bu açıklamayı tekrarlayan Ahmet Şık da, milletvekili yapılarak, ödüllendirildi..

Şimdi soru şu:

DHKPC'li teröristler, "mecbur bırakıldık" diyorlar da.. "Gaz fişeğini kullanan polis hemen bulunmadı. Biz de mecbur bırakıldık, savcıyı öyldürdük" diyorlar da. Bu sözler ulusal çapta yayın yapan bir gazete tarafından makul gibi gösteriliyor da..

8 sivilin ölümünde kusurlu hareketleri olan polislerin, "mecbur bırakıldık" deme hakları yok mu

Birisi "mecbur bırakıldık" diyerek, kasten savcı şehid ediyor.

Ama polisler, "Topluluk dağılmadı. Dağıtmak için gaz fişeği kullandık. Öldürme kastımız yoktu. Gaz fişeği kullanmaya mecbur bırakıldık" deme hakları yok..

Öyle mi, CHP'li yöneticiler

Öyle mi, Cumhuriyet gazetesinin çok akıllı yöneticileri..

Erdoğan'ın Özel'i ziyaretinde Gezi isyancılarının resimleri damgayı vurduğu gibi..

Dün ajanslardan geçen Tahir Elçi cinayetinde de, yine Gezi isyanındaki solcuların taktiğinin bir benzeri yaşandı..

"Tahir Elçi davasında yargılanan polislere beraat" başlığı attılar.

Sanki Tahir Elçi'yi polislerin öldürdüğü kesin imiş..

Sanki Tahir Elçi cinayeti çok basit, çok yalın ve net, hiçbir karmaşık yönü olmayan, polislerin karıştığı bir olay varmış..

Buna rağmen beraat kararı veriliyormuş gibi algı yapılmış.

Duruşmaya katılanlara bakıyoruz, Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan'dan başlayın..

Tahir Elçi'nin eşi olması hasebi ile CHP'den milletvekili yapılan Türkan Elçi orda..

CHP adına milletvekilleri Aliye Timisi Ersever, Okan Konuralp,Sezgin Tanrıkulu, Sevda Erdan Kılıç, Yüksel Taşkın, Cumhur Uzun ve Sibel Suiçmez orda.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ayşe Serra Bucak Küçük, DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, DEM Parti milletvekilleri, çok sayıda kentin baro başkanı, uluslararası hukuk kuruluşları ve çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcileri orda..