Haydi gençler, katil Esed'i ve işbirlikçilerini kınamaya!
ALİ KARAHASANOĞLU
Haydi gençler, Esed'i kınamaya..
Ama lütfen, "Katil Esed, işbirlikçi AKP" diye slogan falan atmaya kalkışmayın..
Esed'i kınayın.
Esed ile iş tutanları da kınayın.
Esed ile herkesin gözü önünde iş tutanları kenarda bırakıp, "Türkiye acaba hava sahasını kullandırdı mı" diye bir maval üzerinden, şeytani operasyona kalkışmayın..
Evet, son tartışma konumuz ne, biliyor musunuz.
Suriye'nin katil diktatörü Esed, ülkesinden kaçarken, Türk hava sahasını kullandı mı, kullanmadı mı
Ne yapmak istediklerini anladınız sanırım..
Diyecekler ki..
"Bakmayın Esed karşıtlığına. Esed Suriye'den kaçarken, Türkiye de ona yardım etti, hava sahasını Esed'in uçağına açtı."
Ne kadar riyakar insanlar bunlar..
Daha bir hafta önce, "Esed ile görüşmelisin" diye çağrı yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e tek kelime edemeyen muhafazakarlarımız.
Saadet Partisi'nin eski ve yeni genel başkanları. Hatta iki önceki genel başkanı Mustafa Kamalak.. Sabahtan akşama kadar tekrarladıkları, "Esed ile görüşün" tekliflerini görmezden gelenler..
Şimdi Esed'in ortaya çıkan cezaevlerindeki insan mezbahanesini görmezden gelenler..
Katledilen insanlar, tecavüz edilen kadınları görmezden gelen dindar kardeşlerimiz..
Gazze'de ölen Müslümanlar ile, Suriye'de ölen Müslümanlar arasında ayrımcılık yapıp..
Suriye'de ölenlere gözlerini yumuyorlar..
Kendilerinin Gazze'ye sahip çıktıklarını öne sürüp, bu sebeple Türk cezaevinde, "şallarının kısaltıldığı"nı öne sürerek, eziyet suçlaması yapıyorlar.
Gazze'ye de sahip çıkalım..
Suriye'ye de..
Netanyahu da zalim.. Esed de..
Ve devam edelim..
Türkiye'deki hiçbir cezaevinde, ne başörtülüye, ne de başı açığa bir işkence yok, hanımefendiler..
Ama sizlerin dost bildiğiniz Esed'in cezaevinde, kadınlara, hem de onlarca, yüzlerce kadına tecavüz edildiği, ayan beyan ortada..
Şalınıza da dokundurtmayız.. Feracenize de dokundurtmayız.
Ama öyle bir riyakar ittifakla karşı karşıyayız ki..
Hâlâ devlet içinde, hâlâ Adalet Bakanlığı'nın içindeki, aslında sizinle seçim ittifakı yapan derin görevliler, sizi cezaevinde şal ile boğup, sonra da "Şalı ile intihar etmiş"' yalanını bile uydurabilirlerdi..
Bu ülkede kimsenin tesettürüne, ne devlet görevi üstlenenler, ne de sivil kişiler dokunmamalıdır.. Dokunamazlar ..
Ama lütfen..
Bu ülkede başörtüyü yasak eden, başörtünün yasaklığının sürmesi için Anayasa Mahkemesi'ne giden adamlara kefil olanlar..
Başörtüyü zorla açanlarla işbirliği yaptıkları bir süreçte..
"Başörtümüzü açtılar" diyemedikleri için..
"Şalımızı kestiler" derlerse..
Hayrola bacım, şalınız kaç metre idi" diye sorarlar insana..
"Şalın 2 metre olması konusunda, ayet mi var, hadis mi var" diye sorarlar bacıma..
Bu ülkede, başörtüsünün üzerine taktığı peruk ile bile üniversite kapısından girilmesine izin vermeyen zalimlere kefil oldunuz siz..
O zalimliği yapan Nur Serter'i milletvekilliği ile ödüllendiren CHP'nin listesinden, milletvekili oldunuz siz..
Vicdansızlar..
Şimdi yaptığınız istismara bakın..
Bir bacımızın sözlerini aktarırken, Milli Gazete bakın ne çapaçulluğa imza atıyor.
Tırnak içinde veriyor.
"Cezaevinde başörtüsü parçalanan gençler, Milli Gazete'ye konuştu" üst başlığının altında..
Bu ülkede, Cumhurbaşkanı'nın eşi, kızları, gelinleri başörtülü iken..
Bu yalanı vicdansızca tekrarlayan Milli Gazete, devam ediyor:
"Başörtümüzü, şalımızı ve feracemizi kestiler"
Ne anlıyorsunuz
Başörtüsünü kesmişler, bacımızın saçları görünmüş.. Şalını kesmişler.. Boynu açıkta kalmış. Feracesini kesmişler, bacakları görünmüş..