Hangi birini yazalım, suya zam, alkole indirim, polise şiddet..
Ali Karahasanoğlu
Makale değil, kitap yazılır..
Kitap değil, kitaplar yazılır..
Böylesi yoğun bir gündemde, bazen dostlar çıkışıyorlar: "her gün yazacak bir şeyi, nasıl buluyorsun"..
Dünkü yoğunluk, "yazacak bir şeyi bulma" değil, "yazacaklar arasında hangisini, niçin tercih edeyim" tartışmasını bana yaşattı.
Gerçekten de, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, CHP'nin iki çok konuşulan ismi, Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu üzerinden yaptığı şu eleştiri, kitaplar yazsanız, yine de hakkettiği karşılığı vermiş olamazsınız:
"Bir tarafta 'Bedava yapacağız' dedikleri suyun fiyatını 10 kat artırırken, diğer tarafta alkollü içki fiyatlarını indirmekten bahsediyorlar. Biranın, şarabın fiyatını dert ettikleri kadar halka astronomik fiyata sattıkları suyun fiyatını dert etmiyorlar. Onlar adına utanıyoruz."
Erdoğan, suyu zamlandırıp, alkolü ucuzlatmaktan bahseden CHP'lilerle aynı ülkede yaşamaktan utandığını söylerken, "milli içkimiz ayrandır" mesajını da verdi..
Geçtiğimiz hafta salı akşamı, Akit tv'de canlı yayınlanan Derin Kutu programında, AK Parti'de uzun yıllar milletvekilliği yapan, şimdi DEVA Partisi'nde siyasete devam eden İdris Şahin, "Diyanet'in son hutbesi" diye söze girdi.. Ve hutbedeki; a. Gençlerimizi alkolden koruma, b. Toplumumuzu kumardan koruma.. c. Faizin yanlışlığı, d. Sabah kuşağı programlarındaki ahlaksızlıkların meşrulaştırılmasına yapılan eleştirilerin çok önemli olduğunu ve desteklediğini hatırlattı.
Ben de cevaben, Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın, kumar ile ilgili hafızamda net bir cümlesini hatırlayamasam da, alkol, faiz, sabah kuşağı programlarındaki ahlaksızlıklara nasıl mesafe koyduğunu hepimizin bildiğini, cumhurbaşkanımızın kumara da mesafeli olduğunu hepimizin tahmin edebileceğini belirtmiş, bu dört ana başlıkta, DEVA Partisi'nin ittifak ortağı CHP'nin tavrını masaya yatırmak gerektiğini, dört başlıkta da kemalist zihniyetin toplumun düşüncelerine nasıl aykırı davrandıklarını konuşmak gerektiğini söylemiştim..
Uluslararası Yeşilay Federasyonu Forumu vesilesi ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, alkolün yanısıra, kumara da dün değindi ve toplumu bu bağımlılıklardan kurtarmak için çok yoğun çalışılması gerektiğini hatırlattı..
Haydi bakalım şimdi, AK Parti'yi bazı konularda yeterli mücadelede bulunmadığını söyleyip, sonra gidip bataklığın içindeki partilerle ittifak yapanlar, kafalarını çıkarıp, "Biz aslında mevcutların en iyisi imişiz. Nankörlük etmişiz" desinler..
Konular yoğun dedim..
Her biri başlı başına, uzun uzun konuşulması gereken konular..
Yaşandığı gün CHP'liler tarafından gizlenmiş, haber olmamış, sonrasında önceki gün tartışılan iki olay birden, bu ülkede CHP zihniyetinin ne kadar nobran, ne kadar şımarık, ne kadar ilkesiz olduklarını ispatladı..
23 Nisan törenlerine katılmak üzere CHP'li milletvekilleri, bir otobüsle tören alanına giderlerken, (ayrı ayrı araç kullanacaklarına, kendilerine tahsis edilen parti otobüsü ile gitmelerini tebrik edelim ama) tören alanının dibine kadar gitmek istemelerine, trafik polisi uyarı ile karşılık veriyor, yakın bir alanda park etmeleri gerektiğini hatırlatıyor. CHP'nin şoförü, otobüsü polisin üzerine sürüyor..
İkinci olay, 23 Nisan törenlerine katılmak isteyen İyi Parti'den seçime girip, sonra CHP'ye transfer olan Adnan Beker'in minibüsü, bir başka trafik polisinin tören alanına daha fazla yaklaşamazsınız, uyarısına karşı, önce milletvekili tarafından tartaklanıyor, sonra vekilin minibüsü, polisin üzerine sürülüyor. Polis ezilmek isteniyor..
Bu şımarıklığı, CHP'li vekiller neye dayandırıyorlar Milletvekili dokunulmazlığına.
Peki iktidarda olan AK Parti'nin Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz, aynı dokunulmazlığa sahip olduğu halde, kendisini çeviren trafik polisinin üzerine mi yürümüştü
Hayır..
Yarım saate yakın bekletildiği halde, sadece sözlü tartışma yaşanıyor, ama polisin üzerine araç sürme vesair gibi bir olay yaşanmıyordu..
Buna rağmen, CHP'nin trolleri, AK Parti milletvekilini hedef tahtasına koyuyor, linç ediyorlardı..
Olması gereken ne
Silah kullanma yetkisi bile olan polisin uyarısına kulak vermek, dokunulmazlığınız olduğunu söylemek, ama polis ısrarcı olursa, onu dinleyip, gerekirse konuyu, bir daha tekrarlanmaması amacı ile hem TBMM Başkanlığı'na, hem de idari birimlere aktarmak..
(Yanlış anlaşılmasın, ceza verilmesi için değil, uygulamanın doğrusunu, herkesin öğrenmesi için, polisin de, vekilin de, dokunulmazlığın içinde ne vardır, ne yoktur öğrenmesi için.)
Bu yapılmadığı için, CHP öyle şımarıyor, öyle şımarıyor ki..
Bir gün milletvekili dokunulmazlığı deyip, polisin üzerine otobüs, diğer gün minibüs sürüyor..
Bir başka gün, cezaevindeki adamı milletvekili adayı yaptırtıp, "Seçildi.. seçildi.. Cezaevinden çıkarın" diyerek, yargıya nanik yapıyor..
Gündemdeki konular bitti mi
Ekremcilerin hatırı kalmasın..
"Ekrem abimizden bahsetmemişsin sana ödül veriyoruz"