Görevden el çektirilen kişinin belediye parası ile reklamı yapılır mı

Görevden el çektirilen kişinin belediye parası ile reklamı yapılır mı

ALİ KARAHASANOĞLU

İzzet abimiz yine tartışmayı açmış..

Kendisinden, "Üç villa 15 milyona nasıl alınır. Alınan villalardan birisinin değeri 5 milyon iken, bir yıllık peşin kirası 6 milyon ise. Bu hesapta bir yanlışlık var.. Daha vahimi rüşvet var. İrtikap var. Var oğlu var.. Müteahhit değilsek de, Karadenizliyiz. Azbuçuk biliriz bu işleri.." tespitlerini beklerken..

Veya, "Ekrem bey de hemşehrimdir.. Böylesine yıkıcı yorumlar yapmayalım.. Rüşvet değil, hukuki tanımlaması irtikap. Çünkü, .." demesini beklerken..

İzzet Özgenç abimiz yine, "AK Parti iktidarına çakmazsam.. Gündem olmaz. Kimse haber yapmaz. Gündeme gelmez.. Ne yapayım ne yapayım, hangi eleştiriyi, nihai noktada AK Parti'ye fatura edilecek şekilde, Ak Parti'ye gönderme yapıyormuşum gibi yorumlanacak şekilde, nasıl gündeme getireyim" demiş..

Ve çakmış:

"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, tutuklanmış olsa bile, halen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sıfatını taşıyan kişinin, Büyükşehir Belediyesine ait toplu taşıma araçlarındaki ve hizmet binalarındaki mesaj ve görüntülerini yasaklayamaz; bunların kaldırılmasını emredemez."

Bu konuya gireceğim..

Gireceğim ama..

Önce, İzzet abimizin bu paylaşımla aynı gün bir başka paylaşım daha yaptığını..

O paylaşımın medyada hiç yer almadığını hatırlatayım..

O paylaşım ne:

"(Sömürge devleti), (tutsak), (rehine) gibi ibareler uzun zamandan beri kullanılmaya devam edilirken hiç ses çıkarmayanların, bugün söyleyenin ve ilgilisinin değişmesi halinde ses çıkarması, düşündürücüdür. Hukuk, aynı durumda olan herkese, eşit muamelede bulunmayı gerektirir."

Yanlış anlamadı isem, düne kadar PKK ve onun uzantısı HDP-DEM'in, hatta CHP içinde yuvalanmış bu takıma hizmet edenlerin yıllardır tekrar ettikleri söylemi hatırlatıyor, İzzet abimiz..

Biz de yıllardır anlatıyoruz, "suç işlediği için tutuklanan kişiye, 'tutsak' demek, 'rehine' demek, bir anlamda suçu övmektir.. Suçluyu övmektir.. Hukuk devletinde, hukuk kavramları böyle çarpıtılamaz.. İçeriği değiştirilemez. Yargı makamlarının tutukladığı kişiye, 'tutsak' denemez. 'rehine' hiç denilemez."

En son hatırlayın, Merdan Yanardağ, teröristbaşı Abdullah Öcalan için "rehine ve tutsak" kavramlarını kullanmıştı. Biz karşı çıkmıştık. CHP'liler destek vermiş, hatta İyi Parti bile kenardan kenardan, "rehine ve tutsak" ifadelerini kullanan bir dönem de PKK'nın yayın organında genel yayın yönetmenliği yapmış Merdan Yanardağ'a destek çıkmıştı..

O söylemlere eski yıllarda sessiz kalanların, şimdi PKK'nın silah bırakırken yaptığı açıklamada bazı kavramları benzer şekilde kullanmasına ulusalcılar tarafından itiraz edilmesi, İzzet abimizin eleştirisine uğruyor..

Uğruyor ama..

O kısmı hiçbir medya organı almıyor.. Haber yapmıyor..

Görevden el çektirilen İBB Başkanı'nın propagandasını içeren ifadelerin, belediye imkanları ile yapılmasının yanlışlığına dikkat çeken savcılık açıklamasına yönelik İzzet abimizin eleştirisi ise tüm medya mecralarında revaçta..

Hem de, İzzet abimizin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile birlikte fotoğrafları kullanılarak, bu eleştiri veriliyor.

İzzet abimize önce bir hatırlatma yapalım.. (İzzet abi, kendisine yönelik addetmesin. Aslında CHP'lilerin tamamına yapıyorum bu eleştiriyi.. Saadet partililere, Gelecek Partililere, DEVA partililere, İYİ Partililere yapıyorum.)

"Tutuklu da olsa" nitelemesi yanlış.

Eğer bir görüş açıklayacak ise, "Görevden el çektirilmiş olsa da" demesi gerekirdi..

Çünkü kişinin tutuklanması, tek başına görevine bir etkisi olmuyor..

İkinci olarak, tutuklama sebebi ile veya bir başka gerekçe ile..

"Görevden el çektirilmesi" aşamasında, kişinin statüsü değişiyor..

Evet, görevden el çektirilen kişinin, başkanlığı tümden düşmüş değildir..

Ama görevden el çektirildiği dönem için, başkanlık sıfatını kullanması da mümkün değildir..

Her neyse..

İzzet abimiz cezacı..

Göz doktorunun, pratisyen doktorluktan uzaklaşması gibi..

İzzet abimiz de, ceza hukuku profesörü olarak, ceza konularına çok yoğunlaştığı için, klasik hukuktan, idare hukukundan uzaklaşmış olabilir, teknik konuları bir kenara bırakalım..

Kendisine soralım:

"Rüşvet suçlaması ile tutuklanan ve görevden el çektirilen bir kişi hakkında, sanki savcılığın, mahkemelerin hiçbir işlemi yokmuş gibi, görevden el çektirilmemiş gibi, belediye kasasından ödenen paralarla reklamının yapılması kanuna uygun mudur"

Savcı diyor ki, "Çok ciddi suç delilleri var."

Sorgu hakimi diyor ki, "Deliller öyle bir yoğunlukta ki, ben bu kişi hakkında tutuklama kararı vermeliyim.."

Ama vatandaş metroya biniyor, karşısındaki bir ekranda, suç işlediği konusunda somut ve ciddi deliller bulunan Ekrem İmamoğlu'na övgüler düzülüyor..