strong id"docs-internal-guid-228778c6-7fff-a8dc-a4d4-72fae65c434f"Bana samimi kanaatimi sorarsanız..
Önemli olan "adam"lık..
Önemli olan "insan"lık..
10 tane diploman olsa ne yazar, İsrail'in sergilediği soykırımı yapıyorsan. O soykırıma destek çıkıyorsan. En azından sessiz kalıyorsan..
Bir tane ilkokuldan bile diplomanız olmasa ne olur, katilin sizi de cezalandırabileceğini düşünseniz de, hakkı haykırıp, katile "katil" diyebiliyorsanız..
Sonuçta, benim önemsediğim bir şey değil, diploma..
"Diploma önemli değil" derim de..
Devlet çoğu defa öyle demiyor..
Devlet, haklı olarak, bazı mesleklerde diplomayı zorunlu tutuyor..
O mesleklerin disiplin altında tutulabilmesi için, diplomayı zorunlu buluyor.
Doktor olabilmeniz için, Tıp Fakültesi mezunu olmanız gerekiyor.
Avukat olabilmeniz için, Hukuk Fakültesi mezunu olmanız gerekiyor..
Ama mesela, gazeteci olmanız için, herhangi bir fakülte mezunu olmanız gerekmiyor..
Bu açıdan da, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun diploması var mıydı, yok muydu tartışmasında..
Benim açımdan, diplomasının olmaması sorun değil..
Çünkü, tıp fakültesi diploması olmadığı halde, tıp doktorluğu yapmak istiyor değil..
Hukuk fakültesi diploması bulunmadığı halde, avukatlık yapmak istiyor değil..
İBB Başkanı olmak için, yüksekokul diploması da gerekmiyor..
Dolayısı ile, bugünkü makamı açısından, Ekrem beyin Girne Fakültesi'ne kayıt hakkı var iken, oraya kaydolup, hakketmediği halde İstanbul Üniversitesi'ne geçişi, benim nezdimde şu an için İBB başkanlığına engel olan bir husus değil..
Ama..
Ekrem İmamoğlu'nun Sülün Osman tiplemesine uyumluluğu açısından, bu üçkağıdı yapmış olabileceği ihtimali, yukarıda bahsettiğimiz "adam" olma, "insan" olma kriterleri açısından bize ipucu vereceği için önemli..
Bu açıdan olaya bakacak olursak..
Ekrem'in "adam"lığını da. "insan"lığını da ölçmemiz açısından konuya eğildiğimizde..
İlk dikkatimizi çeken, İBB kasasından reklamlarla fonlanan gazetecilerin, diploma üzerinden Ekrem'in ölümüne avukatlığına soyundukları gerçeği..
Aklımızla alay edercesine, "Ne var bunda. Girne Fakültesi'ne kayıt yaptırmış, oradan da İstanbul Üniversitesi'ne geçmiş" diyorlar..
Bu arada da.
Bu geçişte sorumlu olan kişi ile ilgili önce kamuoyuna yalan bilgiler aktarıp, sonra da "Bak o tarihte bu kişinin rektör olduğu yalan. Dolayısı ile diploma üçkağıdı iddiası da yalan" diyorlar..
Uyanıklığa bakın siz..
Girne Üniversitesi'ne kaydolduktan sonra, İstanbul Üniversitesi'ne geçiş imkanı var ise..
Bu milletin çocukları aptal mı, 4 yıl Girne'ye gidip geliyorlar, masraf yapıyorlar..
Ekrem'in babası zengin..
O yapsaydı masrafı da.. İstanbul'a, kanuna aykırı şekilde geçiş yapmasaydı..
Dedik ya, uyanıklar..
Spor kulübü çantasında milyonlarca lirayı taşımalarının üstünü nasıl, "ahmak davası karar verilmesinin eşiğinde" yalanı ile örtmeye çalıştılar ise.
Şimdi Girne'den İstanbul'a geçişin de üstünü, "O tarihte Kemal Alemdaroğlu rektör değil ki" gerekçesi ile örtmeye çalışıyorlar..
Kemal veya Meral..
Bize kimin rektör olduğu ikinci aşamada önemli.
Bize Girne'den İstanbul'a geçiş mümkün mü, değil mi, onu söyleyin..
Bunu söyleyemiyorlar..
Türk milletinin cebinden 20 milyar dolara yakın parayı çalan Cem Uzan'ın işçisi Saygı Öztürk, önce Kemal Alemdaroğlu ile görüşüyor, "O rektör değilmiş ki" deyip, diploma olayı da sanki otomatik olarak yalan çıkmış gibi algı oluşturuyor..
Alemdaroğlu ile yetinmiyor, Ekrem beyin babası Hasan İmamoğlu ile görüşüyor..
Çünkü Girne'den İstanbul'a geçişi, baba Hasan'ın organize ettiği iddia ediliyor.
Peki baba Hasan ne diyor, bu soruya
Sıkı durun.
Ekrem'in babası bu..
Ekrem'i aratmıyor..
Önce Kemal Alemdaroğlu ile tanışıklıklarının olmadığını söylüyor..
Sonrasında söyledikleri şunlar:
"Yatay geçiş yapan sadece benim oğlum değildi. O zaman aynı fakülteden sanırım bir hafta - 10 gün içinde yaklaşık 11 kişi daha nakil yapmış. Bu nakiller şahsa ait bir durum değil. Yasadışı bir durum söz konusu değil. İki üniversite arasında yapılan bir geçiş. Ayrıca bu oğluma özgü bir durum da değil."