Dışişleri bakanları olarak, kimler geldi, kimler geçti Ve şimdi!

Dışişleri bakanları olarak, kimler geldi, kimler geçti Ve şimdi!

ALİ KARAHASANOĞLU

Bu cumhuriyet, ne dışişleri bakanları gördü..

Kimler geldi, kimler geçti..

Dışişleri Bakanlığı görevi sonrasında Cumhurbaşkanı da olan İsmet İnönü mü dersiniz..

Hemen bir parantez açalım..

Neyiyle hatırlıyoruz kendisini

Şakşakçıları istediği kadar "Türkiye'nin tapusunu Lozan'da alıp ülkesine döndü" diye kendisini tanıtsınlar..

Gerçek şu: Kurtuluş Savaşı'ndan galip çıkan milletimiz, onun ezikliği sebebi ile, teslimiyetçiliği sebebi ile, masada Misak-ı Milli'den feragat belgesini imzalamış sayıldı. Kerkük, Musul'u, hatta oniki adaları kaybettiren Dışişleri Bakanı idi..

İhsan Sabri Çağlayangil'leri biliyoruz..

Değişik tarihlerde, tekrar tekrar koltuğa oturan. Atatürk'e yalakalık yapmak için, Seyid Rıza'nın nasıl hızlıca astırıldığı ve kendisinin bu cinayeti nasıl organize ettiğini anlatması ile hatırlıyoruz..

Dış politikada mı "Boyun eğme" politikası diyecekler de, birazcık utanıyorlar, "denge siyaseti" diye tanımlıyorlardı, Çağlayangil'in yaptıklarını..

Sadece bir istisnasını aktaralım..

1974 Barış Harekatı sonrasıdır. CHP koalisyondan ayrılmış, AP ve MSP öncülüğünde Milliyetçi Cephe hükümeti kurulmuştur.. Dışişleri Bakanı İ. Sabri Çağlayangil, ABD'ye gitmeye hazırlanmaktadır. Öncesinde Erbakan'la toplantı yapılır. Erbakan, iki sayfalık listeyi Çağlayangil'e verir.. ABD'ye gittiğinde, "Bu şartları kabul ederseniz, anlaşabiliriz" deyip, devam eder: "Sizin Senatonuz işlerinizi zorlaştırabilir ama, bizim başımızda da Milli Selamet Partisi var ki, sizin Senato vız gelir."

Yurda dönünce Çağlayangil'in, Erbakan'a teşekkür ettiği anlatılır. Bunca yıldır ABD'ye gidip geldiğini, Erbakan'ın direktifleri sayesinde ilk defa böyle bir tecrübe yaşadığını ve ABD'ye nasıl bazı şeyleri kabul ettirdiklerini itiraf eder..

Biz devam edelim, dışişleri bakanlarımıza..

Necmeddin Erbakan hocamızın, İsrail yanlısı politikaları sebebi ile, bakanlıktan düşürme cezası verdiği Hayrettin Erkmen'ler..

"Tabi efendim. Hemen efendim" ile meşhur, bir sol parti için yüzkarası anlamına gelen "NATO" adına, hem de "Afganistan'da temsilcilik" görevi üstlenen Hikmet Çetin'ler..

Kendi halkına düşman, halkının inançlarına düşman, ama milletin bizzat kendisine de gerçek düşmanlığı yapan, ASALA Ottava Büyükelçiliği'ni bastığında ise, pencereden atlayarak kaçmaya kalkan korkaklardan Coşkun Kırca'lar..

Bu dışişleri bakanları..

Ve bugün..

Tüm bu monşerlerin üstüne..

Bir Anadolu insanı, o koltuğa oturmuş..

Halefi Mevlüt Çavuşoğlu'nun açtığı yolda..

Uluslararası hukukta ezikliği sona erdiren, "Meşruiyetini kuvvetten değil, 'hak'tan alan" bakış açısı ile dün, Türk gazetecilerin yanısıra, yedi düvelden gelen gazetecilere de gerçekleri haykırdı..

Fransız gazeteci mi desem, diye yazacaktım ama.. Atlamışım. Tekrar izleyince, Haber Global'den imiş hanım kızımız..

Soruverdi:

"PKK ile YPG ile alakalı, Amerikan ve Fransız Dışışleri bakanları Paris'te görüştüler.. Benzer mesaj çıktı. Türkiye'nin meşru kaygılarını anlıyoruz. Ama YPG'nin güvenlik çıkarlarını savunmak istiyoruz dediler. İki bakan da ağız birliği yapmışcasına.. Tam da orada Fransa'ya bir de çağrı geldi. Trump ve ABD, Türkiye'ye uzanan Suriye sınırını korusun.. Gerekirse Fransa asker yollasın yönünde.."

Daha devam ediyordu hanım kızımız..

Sinik Dışişleri bakanları silsilesinin bittiğinin farkında değil, izleyenler..

Hissettirdi Hakan Fidan..

Araya girdi:

"Kimden geldi o çağrı"

Öyle ya..

Bir çağrı var ise, o çağrının failini de söylemeli değil mi, gazeteci kızımız

Dışişleri Bakanı, ayrıntıyı kaçırmadı, algıya izin vermedi ve sordu..

Cevabı da aldı:

"PKK'lı ve YPG'li isimlerden geldi.."

Yaaa..

Sanki uluslararası arenada, değer verilen çevrelerden bir istek gelmiş gibi, araya kaynatılacaktı, terör örgütünün isteği.. Terör örgütü ile Fransa ve Amerika'nın işbirliği, arada kaybettirilecekti.

Bakanın araya girmesi, bu algıyı kırdı..

İşte o andan sonra..

Türkiye'nin dış politikasındaki inanılmaz değişimin yükselen sesini izledik.

Ezik, "dengeli dış politika" adı altında hep emir alan, güç kimde ise ondan yana olan bir dış politika değil.. Kurulan oyunları sadece izleyen, kukla olarak o oyunlarda yer alan, rol üstlenen politika değil.

Oyun kurucu politikanın hatırlatmaları geldi:

"Avrupa'daki bazı küçük ülkelerin Amerika'nın şemsiyesi altında belli operasyonlara katılıp oradan söz söylemeyle ilgili geliştirdikleri politikaların ne kendilerine ne de bölgeye açıkçası katkı yaptığını düşünmüyorum."