"İmanın temeli nedir", sorusuna verilecek öz cevap, "La ilahe illallah. Muhameddur resulullah"tır..
Yani.. "Allah'tan başka tapılacak hiç kimse yoktur.. Muhammed (sav) Allah'ın elçisidir.."
Bu cümlenin yazılı olduğu bir bayrağı elinde taşıdığı için, boynunda Ayyıldızlı Türk bayrağı da bulunmasına rağmen, ne yaptığının farkında olmayan doldurulmuş bir ırkçının yumruklarına muhatap olan vatandaşımıza "geçmiş olsun" demesi gerekirken..
Yumruk atan ırkçıya "eline sağlık" diyen Fatih Altaylı'yı, hafta içinde savcı ifadeye çağırmıştı..
Sabahın köründe, milyon dolarlık konutuna gelen polisler gözaltına almadı.
"Emniyette bir gün geçireceğiz" diyen olmadı..
"Haplarımı alamadım.. Avukatım ilaçlarımı getirmek istemiş, emniyet izin vermemiş" muhabbetleri olmadı..
Ama ekabirlik tam gaz..
Devlete saygısızlıkta milim taviz yok.
Savcının çağrısı üzerine, Altaylı ifadeye gitti..
Yumrukçuya dediği "Eline sağlık" övgüsünden kıvırttı..
"Ben yumruk atılması için demedim" numarasına yattı..
Sonrasında durumu öylesine ajite etti ki..
"Hayatımda ilk kez basın suçundan ifade verdikten sonra nöbetçi mahkemeye sevk edildim" dedi..
Böylece öğrenmiş oluyoruz ki, yumruk atan bir kişiye, "Eline sağlık" demek, "basın suçu" imiş!
Utanmazlığın bu kadıran pes..
Bu ülkenin dindar insanlarına küfrederlerken..
Kendi kızlarını ülke dışında yüksek lisans yapmaya gönderip, bir de onları ziyaret etme konforlarından milim taviz vermek istemediklerini, bu vesile ile öğrenmiş oluyoruz..
Kızını yurtdışına yüksek lisansa yollayan Altaylı'nın, bu ülkenin Anadolu çocuklarına "fahişe" dediğini hatırlatıp, savcı ifadesi sonrasında anlattıklarına dönelim:
"Mahkemeden tek bir talebim oldu. Senede bir iki kere yurt dışında yüksek lisans eğitimi yapan kızımı görmeye gidiyordum. Bu ülkeye ihanet edip kaçan şerefsizlerden olmadığım için de kaçacak halim yoktu. Bu talebim kabul görmedi elbette."
Beyefendi sabahın köründe gözaltına alınmamış..
Bir gün emniyette bekletilmemiş..
Çağrı yapılmış..
İfadesini verdiğinde, "Sen bizimle alay mı ediyorsun. Yumruk atıldıktan sonra 'eline sağlık' paylaşımı yapıyorsun.. Sonra da buraya gelip, 'sosyal deney yaptım' diyorsun.. Biz de seni sosyal deneye mi tabi tutalım' diyerek, hakkında tutuklama kararı verilmemiş..
Sanki tutuklanmaması çantada keklikmiş gibi..
"Tek talebim oldu" diyor..
Dua et Altaylı, seni tutuklamamışlar..
Anıtkabir'de yıl sonu gerçekleşen olayda, bir-iki lüzumsuz söz sarfeden adamın suçu ne idi ki, tutuklandı
İki ay önce, piyangocu Nimet Özden'in (vicdanını rahatlatmak için olsa gerek), şans oyunlarından kazandığı para ile yaptırdığı (oluyorsa eğer) camide, cuma hutbesini okuyan imamın bir cümlesine kızıp, camiyi terkeden ve Atatürk düşmanı ilan edilen genç, 40 gündür tutuklu iken, Fatih Altaylı'nın ayrıcalığı ne ki, "Tutuklanmayacağım garanti. Yurtdışındaki kızımın yanına arasıra gitmek istiyorum, engel olunmasın" diyebiliyor
Senin kızın, yurtdışında yüksek lisans yapmaya gitti ise, senin de burada yumruk yiyenlere hakaret edip, yumruk atanlara 'eline sağlık' deyip, kızını gerekçe göstererek tutuklanmama hakkın mı oluyor
Senin kızının, yurtdışında yüksek lisans yapma, senin de istediğine küfredip sonra da 'kızımı göreceğim' diyerek tutuklanmama hakkın var da..
Bu ülkenin öz be öz çocuklarının, ülkelerinde üniversiteye başlarındaki örtü ile gitme hakkı yok muydu
Ki, o başörtülü kızlara "fahişe" diyebilmiştin..
O sözlerinin hesabı sorulmadığı için de..
Şimdi hâlâ, bir dindar gördün mü, "Alçaklar. Şerefsizler" diye saldırmaya devam ediyorsun..
"Biz öldükten sonra o masalları anlatırsın" dedim.
Sebebini de yazayım..
Altaylı, yumrukçuya "geçmiş olsun" dediği için çağrıldığı savcı ve hakim ifadesi sonrasında, avukatının ağladığını anlatıyor..
"Beni asıl üzen ise 40 yıldır avukatlığımı yapan (...) Rezzan Aydınoğlu'nun bu karar üzerine hüngür hüngür ağlaması oldu. Gözyaşlarının nedeni karar değil, hukukun düşürüldüğü durumdu." diyor.
O zaman ben de şahitliğimi anlatayım..
Fatih Altaylı, 28 Şubat sürecinde, üniversitede okuyan başörtülü öğrencilere "fahişe" hakaretini etmiş...
Rahmetli Hasan Karakaya ağabey de, başörtülü öğrencilere "fahişe" diye hakaret edilmesinin cevabını, okkalı şekilde, onun anlayacağı dilden akit gazetesinde vermişti..