Biz de, "RP, akit'i cezaevine koymak için çırpındı" mı diyelim

Temel Karamollaoğlu, Erbakan hocamızın laikçilerin kumpası ile mahkum edilmesine tek kelime etmeden.

Kesinleşmiş mahkumiyet kararı gereğince, Erbakan hakkında işlem yapılması üzerinden, Tayyip Erdoğan'a saldırmıştı..

Erbakan hocamızın damadı Mehmet Altınöz de, "Evet, Temel bey doğru söylüyor" sözleri ile, yalana destek çıkmıştı..

Mehmet Altınöz'e, Temel bey hakkında sorsanız, yüz tane yanlışını söyler.

Temel beye, Mehmet Altınöz'ü sorsanız, o da 100 tane yanlışı sektirmeden sıralar..

Ama ikisi, Erdoğan'ı kötüleme konusunda buluştular, birbirlerini doğruladılar.. Birlik olup, Erdoğan'ı karalamaya kalkıştılar.

Oysa, her ikisine de sorduk, "Erbakan hocanın partisini kim kapattı. Nitelikli dolandırıcılıktan mahkumiyet kararını kim verdirdi"

İki muhatabımızdan da ses çıkmadı.

Temel beyden ses çıkmaması daha manidar..

Çünkü, Erbakan hocamızı cezaevine koydurmak isteyen CHP ile, şu an, ittifak yapıyor..

Neyse ki, itiraz eden tek ben değilim..

Medyada birçok vicdan sahibi gazeteci, aynı konuya değindiler, Erdoğan'a isnat edilen sözlerin vicdansızlık olduğunu hatırlattılar..

Gazeteciler yazıyorlar da..

O olayların yakın şahitlerinden, Erbakan hocaya ait saygısından kimsenin tereddüt etmediği Bülent Arınç'tan gelen açıklama da, çok önemliydi..

Bülent Arınç, Temel beyi de, Mehmet beyi de yalanladı.

Erbakan Hoca'nın cezaevine konulmaması için, Erdoğan'ın öncülüğünde neler yapıldığını sosyal medya hesabından uzun uzun anlattı.

Recai Kutan ağabey ile, Yasin Hatipoğlu, Mustafa Kamalak ve Şeref Malkoç'u da şahit gösterdi..

Bu dört isimden üçü, halen Saadet Partisi içinde olan kişiler..

Şu an Recai ağabey de, Yasin ağabey de, Mustafa Kamalak da Saadet Partisi çatısı altındalar..

O günlere ait şahitliklerini esirgemesinler, "adil şahitler" olmak üzere, bildiklerini açıklasınlar..

Biz bu çağrımızı yaparken..

Bir yandan da, Temel bey ve Mehmet beye, yaptıklarının ne kadar vicdansızca bir operasyon olduğunu göstermek üzere, kendi başımızdan geçenler üzerinden, onların insafsızlıklarını ironik olarak tekrarlayalım..

Bugüne kadar böyle bir iddiada hiç bulunmadık.

Bundan sonra da Allah bizi şaşırtmasın.

Yalan söylemeyi nasip etmesin..

Ama Temel ve Mehmet beyin sözlerine nazire olarak..

O süreçte yaşanılanlar üzerinden şöyle bir hatırlatma yapsam..

28 Şubat Sürecinde, "demokrasiye balans ayarı yaptık" diyen Çevik Bir suç duyurusu yapıyor, yazıyı Adalet Bakanlığı'na yolluyor.

O tarihte Adalet Bakanı koltuğunda oturan Şevket Kazan ağabey de, mecburen suç duyurusunu, gazetenin bulunduğu savcılığa havale ediyordu..

Ardından polisler geliyor, savcı ifade alıyor, Akit gazetesinin yazarlarını ve yöneticilerini cezaevine koydurmak için, bir yazıdan üç dava açıldığı bile oluyordu..

Şimdi ben, "Şevket Kazan, Akit yöneticilerini cezaevine attırmak için çırpınıyordu" dersem..

Adil şahitlik etmiş olur muyum

Adil şahitlik mi yapmış olurum, yoksa gerçekleri çarpıtmış mı olurum

Herkes biliyor ki, 28 Şubat darbecileri, Refah Partisi ile, Akit gazetesi arasında bir nifak oluşturmak için, suç duyurularını Refah Partili Adalet Bakanlığı'nı aracı kılarak yapıyorlardı..

Böylece suç duyurusunun en arkasında Çevik Bir yazısı olsa bile..

Havalede Şevket Kazan'ın ismini gören Akit gazetesi yöneticileri, aptalca bir yorum yaparak, Refah Partisi'ne düşmanlık beslemeleri bekleniyordu..

Biz aptal mıyız

Biz bu kadar alenen sergilenen bir oyuna figüran olarak katılır mıyız

Tabii ki, sorumluluğu o tarihte de Refah Partili bakana yüklemedik..

Bugün de yüklemeyiz..

Biliyorduk ki, Refah Partili bakanlar da baskı altında idiler.

Gelen suç duyurusunu geri çevirseler, "Akit'i koruyor" diyerek, bir defa daha hedef olacaklardı.

Kendilerini tekrar tekrar hedef haline getirmemek için, gelen suç duyurularını, aslında hukuka da aykırı olarak, havalesini yapıp, ilgili savcılığa yolluyorlardı..