Narin Güran kızımız üzerinden, dili olan konuşuyor.
En ahlaksız isnatları yapanlar, Türk toplumunu itibarsızlaştırmak için, kimin eli kimin cebinde belli değil ortamı oluşturmaya çalışanlar, dosyada bu yönde bir delil bulamadıkça, daha da azgın şekilde, yeni yeni iddialarla ortaya çıkıyorlar..
İdeolojik saplantılarını, olayın gerçekleri diye önümüze koyuyorlar..
Bunun için de, Narin'in Kur'an Kursu'ndan dönüşte kaybolmasını gerekçe gösterip, Kur'an kurslarına, camilere dil uzattılar..
Suç delilini gizleme itirafında bulunan kişinin, belki de din istismarı yaparak kendisine az ceza verilmesini sağlamak için sarfettiği, "şunu yaptım, ardından da namaz kıldım" ifadesi üzerinden, namaza saldırdılar..
Ve en nihayetinde, her genç kızın kaderde yazılı olsa da, bize "erken" gelen ölümünde tabutunun üzerine konulan duvak, Narin'in cenazesinde de kullanıldı diye, bu toplumun örf ve adetlerine saldırdılar..
Saldıranlardan birisi de, Ercan Geçgin isimli Sosyoloji doçenti..
Ve bu toplumun sosyolojisini de, öğretim üyeliği yaptığı Şehit Ömer Halisdemir'i de anlayamamış, öğrenememiş olmalı ki, Cumhuriyet'e verdiği demeçte, şunları söylemiş:
"Düşünün ki çocuğun tabutuna duvak konuluyor. Çünkü onun için hayal edilen şey ancak ve ancak bir erkeğin eşi olmaktır."
8 yaşındaki bir kızımızın öldürülmesi üzerinden, nasıl da tabuta konulan "duvak"a gelebildiniz
Hayret etmemek elde değil.
Nasıl da konuyu "aile"ye getirebildiniz
"Evliliğe" getirebildiniz, şaşırmamak elde değil..
Sosyoloji doçenti, biraz okusaydı da, tabutun üzerine konulan duvaktan amacın toplumun temeli olan "aile"ye atıf olduğunu, dini bir zorunluluk değil, Türk örflerindeki bir inanış olduğunu bilirdi..
Bununla hedeflenenin, "her çocuğun hedefinin, topluma yararlı çocuklar yetiştirmek üzere bir aile kurmak olduğu"nu bilirdi..
Bunun için de, dinimizde duvak da, gelinlik de zorunlu olmasa da, örflerimizde gelinlik giymenin, duvak takmanın varlığını bilirdi..
Benim esas takıldığım, sosyoloji doçentinin, 8 yaşındaki Narin kızımız için "onun için hayal edilen şey ancak ve ancak bir erkeğin eşi olmaktır" diyerek "aile"' kavramını itibarsızlaştırmak istemesi..
"Bir erkeğin eşi olmak" niye itiraz konusu olabiliyor
Ya da "bir kadının kocası olmak" kötü bir şey midir
Bunlar, şeytanlaştırılması gereken kavramlar mıdır
Yoksa, hepimizin saygı duyması gereken, hem dini, hem de örfi vazgeçilmezlerimiz midir
"Bir erkeğin eşi olmak" yerine, neyi öneriyor acaba, sosyoloji doçentimiz
"Bir kadının, yine bir kadının eşi olması" mıdır önerilen
Kadın kadına.. Erkek erkeğe evlilikleri mi öneriyorlar acaba
Yoksa, Ekrem İmamoğlu'nun dediği gibi, "ona sıra gelmedi, ona toplumu hazırlıyoruz" diyerek, şimdilik kadınları "bütün erkeklerin eşi olmayı" mı öneriyorlar
Bir gecelik ilişkileri mi tercih ettiklerini ima etmek istiyorlar
Örneğin Metin Akpınar gibi, Uğur Dündar gibi..
"O tarihlerde biz de bekarız. Sağlıklı cinsel yaşamımız var" diye başlayan cümlelerle..
Önlerine gelen kızla birlikte olunmasını kahkahalar eşliğinde anlatıp, gencecik kızlara bu rezil hayatı mı reva görüyorlar
Narin kızımız defnedildi..
Ama Narin'lerin hayat hikayeleri farklı da olsa..
Nice Narin'ler var.
Şu ana kadar Narin'in başına gelenlerle ilgili bildiklerimiz, hepimizin içini acıtıyorsa da..
Bir de 2 yaşındaki Sıla kızımız var.
Sıla kızımızın başına gelenler, çok daha vahim..
Bir anne.. Annenin nikahsız birlikte olduğu bir erkek..
Ve 2 yaşındaki çocuğun cinsel istismara uğraması..
Ve entübe edilmesi..
Haydi bakalım sosyoloji doçentimiz, Sıla kızımız üzerinden de, bir sosyolojik otopsi yapıver de görelim boyunun ölçüsünü..