Beyler, Suriye'nin içişlerine karışmayalım, olur mu!

Beyler, Suriye'nin içişlerine karışmayalım, olur mu!

ALİ KARAHASANOĞLU

Suriye'de Esed artıkları, iç savaş çıkartmak istiyor..

Esed'in eski generali, kendisini yakalama planı yaptığını tahmin ettiği yeni rejimin güvenlik mensuplarına saldırı düzenliyor ve 15 güvenlik görevlisi öldürülüyor..

Suriye'deki ve Türkiye'deki Esed'çiler, "Oh oh.." diyerek ellerini ovuşturuyorlar..

Şam yönetimi, destek güç yollayıp, isyanı bastırınca..

Bir gün önce, 15 güvenlik görevlisi öldürüldüğünde "oh oh" çeken riyakarlar, hemen algı operasyonlarına kalkışıyorlar: "Nusayriler katlediliyor"

Affedersiniz beyler..

24 saat önce, ellerini ovuşturanlar, siz değil miydiniz

Suriye'nin 15 güvenlik görevlisi vurulduğunda, zafer naraları atanlar, siz değil miydiniz

Ne kadar riyakarsınız, ne kadar ilkesizsiniz..

Bitti mi

Bitmedi..

Özgür Özel hemen telefona sarılıyor. MİT Başkanı İbrahim Kalın'ı arayıp, Suriye'nin nusayri nüfusunun yoğun olduğu bölgede, insanların güvenliklerinin sağlanması için, aracı olmasını rica ediyor..

Haberi okuyunca, küçük dilimi yutacaktım..

Hayretler içinde kaldım.

Affedersiniz beyler, Esed zalimi, babasından aldığı yarım asırlık zulüm dönemini, son 14 yılda çoğu sünni müslüman olan 1 milyon Suriyeliyi can verdirerek ülkeyi ateş yerine çevirirken, siz ne diyordunuz:

"Suriye'nin iç meselesi. Türkiye'nin Suriye içindeki olaylara müdahil olması, karışması, taleplerde bulunması, yanlış olur."

Ne kadar vicdansızsınız..

Ben ayrım yapmıyorum.

Sivil sünni de, sivil nusayri de..

Her birini eşit görüyorum. Her birinin can güvenliğini dokunulmaz görüyorum..

Ama bu riyakarlar var ya, bu riyakarlar..

Sünniler öldürülürken, "Suriye'nin iç işi. Karışmayalım" diyorlardı..

Şimdi..

Esedçi subayın başlattığı isyan hareketinde, isyancılar başta olmak üzere, onlara destek çıkan nusayriler etkisiz hale getirilince.

"Hemen müdahil olalım.. Hemen arayalım. Gerekirse Suriye'ye girelim" diyorlar..

Dur arkadaş..

Dur..

Suriye için tezkere talebinde bulunulduğunda, CHP ne oyu vermişti

"Suriye'deki oluşumlar bizi ilgilendirmez.. Hayır oyu veriyoruz."

Onlar hayır oyu vereceklerini açıkladıklarında, biz de saf saf anlatmaya çalışıyorduk:

"Bak arkadaş.. Suriye'nin kuzeyindeki oluşumlar, sınırı geçip, karakollarımızı basıp, mehmedçiğimizi şehid ediyor. Terörü yuvasında sıfırlamamız gerekir ki.. Karakollarımız da tehdit altında olmasın."

Ahmaklar "Suriye'de ne işimiz var" diyorlardı, biz de saf saf anlatmaya çalışıyorduk:

"Bak arkadaş, sınırın ötesindekilerle, sınırın bu tarafındakiler akraba. Emperyal güçler, sınırı nerede ise cetvel ile çizmişler. Köyün bir kısmı Suriye'de, bir kısmı Türkiye'de kalmış. Aynı dedenin bir oğlu Türkiye'de, bir oğlu Suriye'de. Bunlar akraba.. Suriye'de ne işimiz var, nasıl dersiniz."

O günlerde anlatamamıştık..

Şimdi üç tane nusayri, Esed'in subaylarına yardım ederken öldürüldü diye..

Bizim bir türlü anlatamadığımız gerçekleri, muhataplarımız bir çırpıda şimdi bize anlatmaya başladılar:

"Cumhurbaşkanına sesleniyoruz. Ordaki alevi kardeşlerimiz, bizim burdaki alevi vatandaşlarımızın akrabaları. Onlara sahip çıkmamız gerekir."

Vay canına sayın seyirciler..

Bir insan, bir zihniyet, bu kadar mı yanar döner olabilir..

Suriye'den gelen göçmenlere kapılarımızı açtığımızda, "Sünni misin, nusayri misin" diye sormadan, gelmelerine izin verdiğimizde..

"Bize ne canım. Kendi sorunları. Bizim demografik yapımızı değiştirmelerine müsaade edemeyiz" diyenler..

Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanalım hemen ertesi sabah, otobüslere doldurup, hepsini Suriye sınırına bırakacağız" diyenler..

"Mazlum insanları, Esed'in katliamına mı bırakacaksınız" diye sorduğumuzda..

"Bize ne" diyenler..

Şimdi, Esed'in yaptığının miliminin milimi bile diyemeyeceğimiz lokal bir olay yaşandığında..

Sadece ve sadece, isyan eden bir Esed subayı ve grubu etkisiz hale getirilmek için, isyanı bastırma amaçlı operasyonlar düzenlenirken..

'Hemen gidelim. Sivillere yardım edelim. Nusayri kardeşlerimizi kurtaralım" diyorlar..