On binlerce küçük çocuğun katledildiği bir süreçte..
Hastanelerin bombalandığı, kadınların toplu soykırıma uğratıldığı bir süreçte..
Başka ülkelerin topraklarında, suikast düzenleyen terör devletlerinin Türkiye dahil Tüm dünyayı tehdit ettiği bir dönemde..
Başka ülkelerin topraklarında, suikast düzenlediklerini devletin resmi elemanlarının itiraf ettikleri ve bu suikasta karşı mağdur devletlerin misilleme hakkını kullanacağını açıkladığında. Amerika'nın ve diğer eşkıya batılı devletlerin, suikastçıyı koruyacaklarını ilan ettikleri bir zaman diliminde..
Türkiye'nin konusu, "Can Atalay"..
Can Atalay'ı ne yapalım
Can Atalay'ın milletvekilliği sürsün mü
Yoksa sürmesin mi
Milletvekilliği devam ederse, otomatik olarak tahliye olması gerekir mi
Yoksa yine cezaevinde kalma ihtimali olur mu
Milletvekillerinin cezaevinden tahliye olmasına yönelik otomatik bir süreç mi var
Yoksa, milletvekillerinin bazıları da, cezaevinde kalmaları hukuka uygun mu
Ne kadar absürt, ne kadar gereksiz bir tartışma, farkettiniz mi
Bu tartışmayı kim başlattı
Soldan çarklılar.
Türkiye'de siyasi iktidarı sandıkta deviremedikleri için, sokak hareketleri ile iktidar değişikliği planlayıp, duvara toslayınca, suçlu adamlarını cezaevinden çıkarmak isteyen darbeci kafalı siyasetçiler..
Peşinen söyleyeyim..
Can Atalay milletvekili iken, hakkında bir dava açılmış olur..
Tutuklanması, milletvekili seçildikten sonraki tarihli olur..
"Ne oluyor Burada bir yanlışlık var mı acaba" diye daha hassasiyetle olaya yaklaşırım..
Ama..
Gezi isyanını başlatanlar.
Haklarında dava açılıp, tutuklama kararı verilince..
Gezi isyanında atıp tutsalar da, asıp kesseler de..
Yargı ve emniyet kadrolarından FETÖ'cü işbirlikçiler tasfiye edildikten sonra..
Gezi isyancılarının yakasına yapışılıp, ülkenin altını üstüne geçirmelerinin hesabı sorulmaya başladıktan hemen sonra.
Sorumlular tutuklandıktan hemen sonra..
"Ne yapalım, ne yapalım. Tutuklanan adamlarımızı, cezaevinden nasıl çıkaralım" diye düşünürken..
"Durun bulduk. Milletvekili adayı yapalım. Milletvekili olunca, dokunulmazlık gerekçesi ile Can Atalay'ın tahliyesini sağlarız. Böylece adamımıza sahip çıktığımızı gösteririz. Bundan sonraki sokak hareketlerine girişeceğimizde de, 'bakın biz adamlarımızı milletvekili bile seçtirip, yargının elinden kaçırabiliyoruz. Bizim sözümüzü dinleyin, sokağa çıkın, devletin araçlarını yakın, yıkın. Bu ülkede bizden güçlüsü yok. Hep birlikte siyasi iktidarı devirelim. Size bir şey olmaz, bize güvenin' çağrısı yapabilir, yeni isyanlar başlatabiliriz" demişler.
Ve Can Atalay yargılanırken.
Daha önemlisi cezaevinde tutuklu iken..
Hatta yerel mahkeme tarafından mahkum edilmiş iken..
Milletvekili aday listesine koydular..
Ve belki de Can Atalay'ı hayatında hiç görmemiş, o listeye ceket koysalar seçecek kişiler tarafından, cezaevindeki kişi milletvekili seçtirildi..
Sonrasında ceza Yargıtay tarafından onanıp, kesinleşti..
Bu arada bir kıyamet..
"Can Atalay, milletvekili seçildiğine göre, yargılaması devam edemez."
Hop kardeşim..
"Can Atalay masumdur" demiyorsun.
"Can Atalay suçsuzdur" demiyorsun..
"Can Atalay'a savunma hakkı verin, kendisinin suç işlemediğini ispatlayacaktır" demiyorsun..
Ya ne diyorsun
"Can Atalay, yargılanırken, hatta kesinleşmemiş de olsa, mahkumiyet kararı almış iken.. milletvekili seçildi. Milletvekillerinin yargılanmasına devam edilemez."
Peki, bu görüş mutlak mı
Yani, her türlü suçta, bir kişi milletvekili olduğunda, mutlaka ve mutlaka.. O kişinin yargılaması durur mu
Hayır..
Bazı suçlarda durur..
Bazı suçlarda durmaz.
"Hangi suçlarda durur, hangi suçlarda durmaz, benim nezdimde belli" ama..
Bu çatlak militanlarla kısır tartışmaya girmemek için haydi diyelim "belirsiz"
İyi de..
Meşru hükümeti devirme gibi çok ciddi bir suçta.
Hem de milletvekili seçilmeden önce başlayan bir yargılamada..
Bütün hukukçuların kabul edeceği bir yorum tarzı ile değil..
Zorlamalı yorumlarla..
İşimize geldiği gibi kuralları esneterek, çarpıtarak geliştirdiğimiz yorumlarla..