Çok konuşuldu, çok tartışıldı..
Kimisi "5 soruda, kimisi 100 soruda Can Atalay konusu" diye, uzmanlardan görüş de alarak, haberler yazdı, köşe yazıları kaleme aldı..
O halde, bunlardan birisini önümüze alıp, nasıl bir sahtekarlık tiyatrosu oynandığını gözler önüne serelim..
Hani birileri diyor ya, "utanmazsınız, haysiyetsizsiniz" diye.
O sıfatlar kimlere daha çok yakışıyor, buyrun görelim..
Bir internet sitesinde yayınlanan "5 soruda Can Atalay krizi"ni esas alalım..
Siz 100 soruda Can Atalay" başlıklısını da aynı cevaplarla değerlendirin..
"Soru 1: Can Atalay, milletvekili seçildiğinde cezası onanmış mıydı"
Soru sahtekarca..
"Cezası onanmış mıydı" diye soracağınıza, "Suç işlemiş miydi Soruşturmaya başlanmış mıydı" demek gerekir..
Aksini oturup konuşmak, sahtekarlıktır..
Çünkü Anayasa'da, kriter cezanın onanması değil.. Soruşturmaya başlanıp, başlanmamış olması..
Anayasa madde 83: "... seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla .."
Tamam mı arkadaşlar. Tamam mı benim hukuk hokkabazlarım..
Demek ki ne önemli imiş
Seçilmeden önce soruşturmaya başlanıp, başlanmaması önemli imiş.. Cezanın kesinleşmesi değil..
İkinci soru:
"Yargıtay 3. Ceza Dairesi ile Anayasa Mahkemesi arasındaki '14. madde krizi' nedir"
Onlar, laf salatası ile "Anayasa Mahkemesi'nin kararları bağlayıcıdır. Anayasa Mahkemesi de, 14. maddenin yeterince açık olmadığını belirtip, Can Atalay'ın dokunulmazlık hakkı olduğunu söylüyor.. Dolayısı ile Atalay, tahliye edilmelidir" diyorlar.. Bu arada Yargıtay ile Yargıtay arasındaki ihtilafa, Anayasa Mahkemesi'nden yana tavır almak için, 153. maddedeki "Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar" hükmünü gösteriyorlar..
Ama aynı Anayasa'nın Yargıtay hakkındaki tanımlamasından hiç bahsetmiyorlar..
Aynı Anayasa, 154. maddesinde, "Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir" diyor.
O halde, en iyimser en iyimser yorumunuz, "Anayasa'nın iki maddesi arasında çelişki var" şeklinde olması gerekir..
Demiyorlar..
Hatta önceki günkü TBMM görüşmesinde, Atalay yanlısı birçok konuşmacı, bir yerlerini yırtarcasına, "Anayasa'da maddeler birbiri ile çelişkili ise bize ne" diyorlardı..
Aynı milletvekillerinin, Cumhur İttifakı tarafından, "Anayasa'da bazı maddeler birbiri ile çelişkili. bu Anayasa'yı yeniden yazalım" teklifine, "Hayır, değiştirtmeyiz. Asla" cevabı verdiklerini de hatırlatalım..
Üçüncü soru: "Anayasa Mahkemesi'nin kararı, neye yöneliktir"
Onlar şöyle cevaplıyorlar: "Adil yargılanma ilkesinin ihlal edildiğine karar vermiştir."
Öylesine sahtekarlar ki. Öylesine tilkiler ki..
"Adil yargılanma ilkesine aykırılık" diyerek.. "Can Atalay yargılanırken, savunma delilleri toplanmadı. Yanlış mahkumiyet kararı verildi. Fazla ceza verildi" gibi algı oluşturuyorlar..
Oysa Anayasa Mahkemesi bile, böyle bir şey demiyor..
Anayasa Mahkemesi'nin dediği, "Can Atalay dokunulmazdır. Onu yargılayamazsınız. Çünkü milletvekilidir."
Bu durumda, Can Atalay haksız yere mahkum olmuş gibi algı oluşturan sahtekarlara sorayım.
Tayfun Kahraman'ın canı yok muydu
Çiğdem Mater'in canı yok muydu
Mine Özerden'in canı yok muydu
Siz, birlikte suç işleyenlerden bazılarının cezaları onanırken..
Onlar cezaevinde bulunurken..
İçlerinden Can Atalay'ı cezaevinden çıkarmak için..
Milletvekili adayı yapın.
Diğer suç ortakları mahkumiyetleri kesinleşmiş iken..
Şimdilik onlarla ilgili hiçbir "Suçsuzdurlar. Tahliye edin" kampanyası başlatmadığınız halde..
Suç ortaklarından birisi hakkında, sanki "suçsuzluk tespiti" varmış gibi, "tahliye edilmesi gerekir" kampanyaları başlatın..
Hak mıdır, bu.. Diğer cezaevindeki insanlara reva mıdır, bu!