Saadet Partili Bülent Kaya ile eski AK Partili, şimdi DEVA'lı İdris Şahin, Ahmet Şık ile birlikte, HDP'li isimle ve CHP'li isimle birlikte, Can Atalay için açıklama yapmışlar..
Düşünebiliyor musunuz..
Halktan oy isterken, "AK Parti zinayı serbest bıraktı. Eşcinsellerle yeterince mücadele etmiyor" diyerek oy isteyen Saadet Partili Bülent Kaya.. DEVA Partili İdris Şahin..
Şimdi "eşcinsellere sonuna kadar özgürlük" diyen Ahmet Şık ile kol kola..
"Eşcinsellerin hakları kısıtlanıyor" diyen DEM'lilerle işbirliği içindeler..
Yazık, binlerce defa yazık!
Ahmet Davutoğlu'nun gazetesi Karar, "Hülle'li ticaret İsrail basınında" başlığı atmış.
İddiaları o ki, Türkiye İsrail ile ticareti tümü ile kestikten sonra, Filistin ile ticareti artmış..
Aslında bu yöndeki rakamlar, bizim önceki tezimizi ispatlıyor. Biz diyorduk ki, "Türkiye'den Filistin'e giden mallar, İsrail gümrüğünden geçtiği için, İsrail'e satış gibi görünüyor." İtiraz ettiler, "Hayır, İsrail gümrüğünden geçen her mal, İsrail'e satılıyor demektir."
Şimdi İsrail'e ticaret tümü ile kesilince..
Filistin'e, bazı engellemeleri göze alarak direkt giden malların miktarı artmış.
Karar gazetesi bu sefer de, "Filistin'e giden mallar, aslında İsrail'e gidiyor. Filistin üzerinden gidiyor" diyor. Ve bunu "Hülle'li ticaret" olarak tanımlıyor..
Ben de Karar gazetesinin yöneticilerine, bahusus Ahmet Davutoğlu'na soruyorum.. "Dün, birinci sayfanızda 'Hülle'li Ticaret' başlığı attığınız gazetenizin üçüncü sayfasındaki McDonalds reklamı neydi Direkt ticaret değil mi. Siz, İsrail'e bedava hamburger göndererek, 'Gazzeli çocukları öldüren İsrail askerleri nefeslensin, karnını doyursun' diyerek bedava yiyecek-içecek yollayanlarla, direkt ticaret yapmış olmuyor musunuz"
Onlarda cevap verecek yürek yoktur ama.
Biz sormuş olalım.. Boynumuzda vebal kalmasın..
Geçtiğimiz hafta Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a çağrıda bulunuyordu: "Sayın Cumhurbaşkanım. Metro yapımı için onay yazısı, masanızın üstünde duruyor. Onu bir imzalasanız da, İstanbullular metroya kavuşsa."
İstanbullular, Tayyip Erdoğan döneminde en çok metroya kavuştu. O yılların ortalamasını, Ekrem İmamoğlu yapmıyor, yapamıyor..
Topu saha dışına atmak için, "Önündeki kefillik yazısını imzala" diyor.
Ben de soruyorum: "Sen kendi kaynaklarınla niye yapmıyorsun, o metroyu"
Devam ediyorum soruma: "Niye Cumhurbaşkanı'nın senin borcuna kefil olmasını istiyorsun"
Öyle ya.
İstanbul'a metro yapmak için, Cumhurbaşkanı'nın onay vermesi gerekmiyor.
Cumhurbaşkanı'nın imzası, "Devlet olarak İBB'ye kefiliz" yazısı için..
Cumhurbaşkanı'nın imzalamamasının sebebi de, "İBB, borçlanma limitini geçtiği için, kefil olmak, kanunen mümkün değil" şeklinde..
Ekrem bey, "Hayır, biz borçlanma limitimizi aşmadık" demiyor..
Bozuk plak gibi, "İmzalasan ya, İmzalasan ya Cumhurbaşkanım" diyor..
Ama son örnek.. Paris'teki iki geceliğine bir saraya verilen 300 bin avroya yakın ödeme..
Bize bir soru daha yöneltme hakkı doğuruyor..
Paris'eki o saraya, o yüz binlerce avro ödemeyi yaparken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dan imza aldınız mı Erdoğan'ın imzasını istediniz mi
Hayır.
Ne onay istediler, ne de imza beklediler. Bir çırpıda, 300 bin avroyu, Paris'teki saraya rakı-şarap ve konaklama bedeli olarak ödediler..
Ve bir soru daha sorma hakkını bize tanıdılar:
"300 bin avroyu, metroya harcasaydınız, 7 metrelik metro çalışmasının maliyetini şimdiden karşılamış olurdunuz. Geçtiğimiz 5 yıl içinde yaptığınız metro uzunluğunu hesapladığımızda, güne böldüğünüzde bu kadar bile metro yapmadığınıza göre.. Hiç de azımsanacak bir uzunluk değil. Niye metroya harcayabileceğiniz parayı, Paris sarayına yatırdınız"
Çevre ve Şehircilik Bakanı ile İBB arasında, itfaiye personel sayısı hakkında ihtilaf yaşanıyor..
Geçtiğimiz ay, Ekrem İmamoğlu dile getirmişti: "İtfaiyeci alacağız, bakanlık izin vermiyor".
Bakan açıklama yaptı..
"2019'da itfaiye personel sayısı 4 bin 263. 2024 yılı itibariyle İstanbul'da 140 bin nüfus arttı personel sayısı 4 bin 642'ye yükseldi. Bugün İBB'nin itfaiye personel sayısı ülke ortalamasının üzerinde."