Atatürk'e küfür edenleri kaça savunursun Ersan Şen!

Çok eski yıllardan beri tartışılır..

Mesleklerin dünyevileşmesi için, çaktırmadan "evrensel kurallar" adı altında operasyonlara imza atılır.

"Savunma hakkı" denilir, "avukat ile sanık özdeşleştirilmemeli" denir..

Biz itiraz edip de, "Savunma hakkı kutsal ama, bile bile de suçlu kişiler savunulur mu" dediğimizde, "Toplumların, inançların, aynı vatanda yaşamanın gerektirdiği değerlerin, aynı Allah'a inanan insanların bu inanç gereği kabul etmek zorunda oldukları vazgeçilmez kuralları var" dediğimizde..

Birileri, konuyu " inanca", " manevi değerlere", " vatan toprağına" bağladığımız için, karşı çıkar, hemen yan çizerler..

Konuyu daha da somutlaştıralım..

Hatırlayacaksınız, 17 yaşındaki ehliyetsiz oğlu, aşırı sürat yaparken bir kişinin ölümüne sebebiyet veren, laikçi kesimin öve öve bitiremediği Eylem Tok, çocuğunu da alıp Amerika'ya kaçmıştı.

Türkiye'nin girişimi ile geçtiğimiz hafta Amerika'da yakalanmıştı. Yarın da hakim önüne çıkarılacakmış.

Devlet Üniversitesi'nde ceza hukuku dersi veren, ama ahlak dersinden sınıfta kalan Ersan Şen, bir televizyon kanalında kendisine yöneltilen "Eylem Tok davasını alır mısınız" sorusuna şu cevabı vermiş:

"Şartlarda anlaşırsak olur."

Şartlar dediğiniz ne ola ki

Tabii ki para..

Parayı bastır, katili de savunur, tecavüzcüyü de..

Hem de devlet üniversitesinde ceza hukukunun dersini verirken, katil savunmasını yapar..

6 Şubat depreminde yıkılan binalardan birisinin müteahhitliğini yapan kişiyi de savunan bu değil miydi
Depremde yaptığı bina yıkılan müteahhit hakkında kırmızı bülten çıkarılması istendiğinde, yakınlarını bina altında kaldığı için kaybetmiş acılı insanlara, "bir kırmızı bülten devlete kaça mal oluyor, siz biliyor musunuz" diye çıkışıp, böyle isteklerde bulunmamaları gerektiğini hatırlatmamış mıydı

Ersan Şen'in, kırmızı bültenin devlete maliyetini gerçekten düşündüğüne kimse inanmayacaktır.

O, milyonlarca lira alarak savunduğu müteahhitin yakalanmaması için, hukuk bilgisini paspas yapıyor.

Televizyon ekranlarında "yolsuzluk" diye bağırırken, "hırsızlık" diye bağırırken, "insanlar aç" diye bağırırken, şimdi aldığı milyonlarca liranın hatırına, betondan çalan, demirden çalan veya haksız kazanç için ayak oyunları yapan müteahhiti, ölümüne savunmaktan geri durmuyor.

Kamuoyu önünde hamasi nutuklar atan bu tür kişilerin büyük çoğunluğu, kendilerini köşeye sıkıştıran sorulara, kıvrak bir vücut çalımıyla cevap verirler.

"Savunma kutsaldır, herkesin bir gün savunmaya ihtiyacı olur işte biz bu kutsal görevi ifa ediyoruz" diyerek katilleri savunmaya kalkışanlara, "PKK'nın başı Abdullah Öcalan'ı da savunur musunuz, onun avukatlığını da yapar mısınız" sorusu yöneltildiğinde..

"Savunmanın kutsallığı" üzerinden bize ders veren kişilerin, "Ama işte o olmaz. Bizim de kırmızı çizgilerimiz var" söylemiyle, kamuoyunun nabzını da tutarak, tepkileri dindiren cevapları verdiklerini görürüz.

Ersan Şen, PKK'nın avukatlığını yapma noktasındaki kırmızı çizgiyi de artık aştığını, kendi sözlerinden öğreniyoruz: "Bu ülkede Abdullah Öcalan'ın da avukatı oldu, ne yapabilirsiniz ki yani, olacak. Ne yapacaksınız avukatlığı mı yargılayacaksınız İnsanlar avukatları, temsil ettiği kişilerle özdeşleştirmemeli"