Fetullah Gülen ölmeden önce, bir avukatı aracılığı ile sabıka kaydı müracaatı yapsaydı..
"Sabıkasızdır" belgesini alırdı..
Bugün, Murat Karayılan, avukatı vasıtası ile müracaat etsin; "Sabıkasızlık belgesi"ni cebine koyar..
İki aydır tartıştığımız küçük Narin'in katili sıfatı ile yargılananlar, hatta bugün için tutuklu olanlar, yakında duruşmaya çıkacaklar.
Hakim Adli Sicil'den gelen belgeyi duruşmada okuyacak: "Sabıkalarının olmadığı görüldü" diye tutanağa geçirecek..
Bu kapsamda, davası henüz açılmamış olandan başlayın.
Davası açılmış, ama hakkındaki karar kesinleşmemiş herkes, sabıkasızdır..
Ama bu sabıkasızlık, o kişinin gerçekten bugüne kadar suç işlemediği, tertemiz olduğu anlamına gelmez..
Narin öldürüldü, bundan kimsenin şüphesi yok..
Ama kim öldürdü, yargılama sonunda belli olacak.
Bugün için, Narin'in katili olarak kimseyi gösteremezsiniz..
Katili gösteremiyor olmamız, Narin'in öldürülmediği, Narin üzerinden bir cinayet suçu işlenmediği anlamına gelmez..
Aynı şekilde, dün gözaltına alınan, DEM kontenjanından CHP listesine aktarılarak Esenyurt Belediye Başkanı seçtirilen Ahmet Özer de, sabıka belgesi istediğinde, "Kesinleşmiş mahkumiyet kararı yoktur" anlamındaki aldığı yazı, o tarihe kadar kendisinin hiçbir suç işlemediği anlamına gelmez..
Yürüyen davası olabilir.
Daha önce işlediği ama, ortaya çıkarılamayan suçları olabilir..
Devam eden suç niteliğindeki eylemleri olabilir..
Dünkü gözaltı ile birlikte, o suçların soruşturulması, yargıya intikal etme aşamasına, daha yeni gelmiş olabilir..
Nasıl ki Fetullah Gülen, ölene kadar mahkumiyet almadığı için, sabıkasız idi, ama kamu vicdanında suçlu idiyse.. (Mahkumiyetinin olmaması da, evrensel bir hukuk ilkesinin uygulanması sebebine dayanıyor. Savunması alınmadan, mahkumiyet veremezsiniz. Adam Türkiye'ye gelmedi ki, savunma versin. Savunma yapamadı ki, mahkumiyet veresiniz.)
Suç işlediği çok kesin olan kim var ise..
Mahkeme kararı ile kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunmasa da..
Kamu vicdanında suçludur..
Sabıka belgesi, yargılama şartının belli prosedürleri sebebi ile tamamlanmadığı aşamada dahi, gerçekte suçlu, ama kağıt üstünde masum gibidir..
Bu hukuki kavramları; donu ile sahneye çıkanlara 6 milyon şarkı parası ödeyen İBB'nin başkanı Ekrem İmamoğlu bilmez..
Peki, hukukçu olduklarını söyleyen, hatta yıllarca Hukuk Fakültesinde ders veren Adem Sözüer bilmez mi İstanbul 1 Nolu Baro'ya geçtiğimiz günlerde başkan seçilen, daha önce PKK'lı teröristlere destek açıklaması içeren bildiriye imza attığı için öğretim üyeliğinden ihraç edilen İbrahim Kaboğlu bilmez mi
Bilir bilir.. Her ikisi de bilirler de.. Hinliklerinden, bilmeze yatarlar..
"Daha yeni sabıka belgesi almıştı" diyerek, savunma yaparlar.
Ahmet Özer'in geçmişe dönük telefon trafiği, ilgili cep telefonu şirketlerinden istenmiş..
PKK'nın yöneticilerinden Remzi Kartal ile defalarca konuşması tespit edilmiş..
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ile Remzi Kartal akraba olurlar.
Ne bileyim, kuzendirler. Bacanaktırlar..
"Akraba olduklar için görüşmüşler. Ne var bunda" diyebilirsiniz.
Ama, aralarında bir akrabalık olmadığı halde..
Sadece Remzi Kartal ile de değil. Onlarca, hatta yüzlerce PKK'lı terörist ile Ahmet Özer'in görüşmesi tesbit edilmiş ise..
Buna makul bir izahat getirmesi gerekenler..
En başta da, PKK'lı teröristlerle oynaşan, koklaşan bir adamı Esenyurt'dan aday gösterten Ekrem İmamoğlu..
Aklımıza takılan soruları giderici bir açıklama yapması gerekirken.
"10 yıl boyunca 694 terör örgütü mensubuyla görüştüğü iddia edilmektedir. Şayet bu iddia doğruysa kendisinin, ayda 5-6 terör örgütü mensubuyla görüştüğü anlamı çıkmaktadır. O halde neden bugüne kadar beklediniz" diyor..
Bugün yarın, Ahmet Özer'in kimlerle, ne süre ile görüştüğü, ortaya çıkacaktır..
Bir günde 5-6 terörist ile mi..
Yoksa bir ayda 5-6 terörist ile mi görüşmüş, açıklığa kavuşacaktır..
Konuşmadı ise.. Kendisi hayatta.
Çıkar, "ben ne Remzi Kartal ile ne de başka bir PKK'lı ile hiç görüşmedim" der.
Veya. "Bir defa görüştüm, o da şu sebeple" der, olur biter..