Kuşaklar arası babalık halleri

Baba olmak; bazen bir şarkının en derin notasında, bazen bir sahnenin en anlamlı anında saklı duygularla yaşanır, bazen bir bakış, bir dokunuş çok şey anlatır O yüzden her insan için Babalar Günü özeldir. Bu Babalar Günü'nü sanat dünyasının farklı kuşaklarından baba olan beş isme; Yaşadığımız hız çağı baba olma hâlini nasıl etkiliyor, Endişelerinizi nasıl yönetiyorsunuz Ve baba- çocuk ilişkisinde kim, kimden ne öğreniyor diye sorduk.

Kimler mi onlar

Yılların tecrübesiyle, hem sanatını hem babalığını zarafetle taşıyan Erol Evgin.
Şarkıcı, sunucu ve oyunculuğunun yanı sıra iki oğluyla kurduğu güçlü bağlarla tanıdığımız Emre Altuğ.
Tiyatroda, film ve komedi programlarında gülen ve güldüren yüzüyle hem izleyicilerin hem de gösterdiği sevgiyle çocuklarının kalbinde yer edinen Alper Kul.

Babalık üzerine söylenmiş en anlamlı sözleri, kendi yaşamından süzüp bizimle paylaşan Kerem Alışık.
Yıllardır şarkılarıyla dinleyenlerini romantik bir yolculuğa çıkaran müzisyen Fettah Can.
Her biri bize, babalığın ne kadar derin, özel ve bir o kadar da gerçek bir duygu olduğunu anlattılar.
Çocuklarını emek ve sevgiyle büyüten, yüreğiyle yol gösteren tüm babaların Babalar Günü'nü kutluyor, bu özel güne dair sanatçıların bu konudaki üç sorumuza verdiği yanıtlarla sizleri başbaşa bırakıyorum.

Emre Altuğ:Babalık, hiç bitmeyen bir endişe

Yakın çevrem tarafından, çabuk çözüm üretebilen bir adam olarak bilinirim ancak son 15 yıldaki dünyanın değişim hızı benim de başımı döndürecek seviyede. Bizim çocuklarımız da bu çağın tam ortasına denk geldi. Yaratılışları ve sahip oldukları imkânlar sebebiyle bu hıza ayak uydurabilecek şekilde doğdular. Her şeyi çok hızlı algılıyorlar ve her şeye çok çabuk çözüm bularak hayata devam ediyorlar. Ben de onların hızına ayak uydurma çabasındayım. Hızlı olmayı ve bulunduğum döneme uyum sağlamayı sevdiğim için bundan yorulmuyorum.

Bununla ilgili bir sıkıntı yaşamıyorum ve şikâyet etmiyorum. Benim bu çabam, onların çocukluktan yetişkinliğe geçerken gösterdikleri çabaya eş değer. Eğer birbirimizi dinler ve anlama çabasına girersek, ilerleyen dönemde birbirini çok iyi anlayan, tanıyan ebeveyn ve evlatlar ilişkisine sahip oluruz diye düşünüyorum. Son yıllar, teknolojik ve kültürel açıdan, belki de geçtiğimiz 50 yılın gelişimine denk bir gelişim gösterdi. Bunu da itiraf etmek gerekir.

"Ebeveyn olmayı nasıl tanımlarsınız" sorusunun bendeki cevabı: "Hiç bitmeyen endişe"dir ancak zaman içerisinde gördüm ki endişe de evriliyor. Yerini, birlikte gelecekle ilgili özellikle çocuklar hakkında planlar yapma hâline bırakıyor. Çocuklar kendi başlarına bir şeyleri başarabilme yaşına geldiğinde, ebeveynin endişesi, onlara (performansları doğrultusunda) ne kadar çok güven duyarsa, karşılıklı fikirler üreterek çözümler bulma yönünde evriliyor.

Son zamanlarda öğretenden çok öğrenen kişi sınıfında olduğumu hissediyorum. Çünkü ebeveynlerin çocuklara kazandırdığı özellikler, gelişme çağına kadar etkili oluyor. Daha sonra arkadaş ve okul çevresi ağır basmaya başlıyor. Çocukların ihtiyaçlarını dile getirdiği anda bir bilgiyi onlarla paylaşmak, ebeveyn olmanın önemini çocuklar üzerinde daha etkili hissettiriyor. Çocuk ihtiyaç duymadığı anda verilen bir bilgiyi öteliyor ve kafasından atıyor sanki. Benim çocukluğumdan ya da ilk gençliğimden hatırladığım böyle bir şeydi. Çocuk bir bilgiye ihtiyaç duyduğunda bir şekilde belli ediyor ve bunu doğru zamanda yakalamak gerekiyor. Çünkü çocuk o zaman aklında tutuyor. İlerleyen dönemdeki ilişkinin sağlamlaşması açısından, öğrenmeyi de kabullenmek, anne-baba olmanın en önemli özelliklerinden biri. Çünkü aslında çağı yaşayan onlar. Daha doğru tanımlamalar yaptıklarını düşünüyorum. Tecrübesizlik doğru karar vermelerini engelliyor olabilir, işte o noktada, tecrübemizle onların doğru karar vermelerini sağlamak, tam bir anne-baba ve çocuk alışverişi oluyor. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum. Onlardan öğrendiğim şeyleri kaydedip, böylelikle onların ne hissettiğini ve düşündüğünü daha iyi tanımlayabiliyorum.

Kerem Alışık:Babalar dua gibidir görünmese de dokunur evladına

Zaman hızla akıyor ama siz yavaşlamayı evladınızdan öğreniyorsunuz.

Aslında evladınızı doğuştan bugüne kadar seyrede seyrede anlıyorsunuz ki ışık ancak insanın içinde yanınca yüze vuruyor.

Endişe ve korku insanlık vasfı ama işte baba olunca bütün tasalar, kaygılar, korkular, endişeler toplanıp büyüse de içimizde sessizce evladın bir "Baba," deyişi vardır ki hepsini susturuverir işte o tek hece... Bir gülüşüyle döner, bir gözyaşıyla durur bu dünya. Baba bu dünya için sadece bir kişi olabilir ama evladı onun için bir dünyadır.

Baba evladına yürümeyi öğretir o babasına durmayı. Baba evladına konuşmayı öğretir o babasına bazen susması gerektiğini Ve der ki "Baba sen susarken sadece seni önemseyenler duyabilir." Baba evladına geçmişi öğretir evladından geleceği öğrenir Bilir ki öğretmek iki defa öğrenmektir. Ve ben oğluma bir gün benim de geçmiş olacağımı geçmişte kalacağımı ama babamdan öğrendiğim bir şeyi öğrettim, iyice anlayıp bilmesi için: Babalar dua gibidir görünmese de dokunur evladına

Alper Kul:Günümüz çocuklarına eski kafayla ebeveynlik yapılamaz

Adapte olmaya çalışıyorum. Çok basit bir insanım. Katı kuralların takipçisi olmaktansa gözlemleyip, ders çıkarıp uyumlanmaya gayret ediyorum. İnsanoğlunun tabiattaki en büyük gücü adaptasyon kabiliyeti.

Sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte insana dair psikolojik arazlar, mental sıkıntılar, ihtiraslar, velhasıl halı altına süpürülmüş pislikler diyeyim, görünür oldu. Takıntılar geliştirmeden bu gerçeklikle yüzleşmek kolay değil. Her şeye önlem almaya çalışıyorsun. Akran zorbalığından doğal afet yönetimine, doğru arkadaştan fiziksel, mental gelişime kadar milyon tane başlık var. Sürekli okuyoruz, rehberlik toplantıları yapıyoruz, öğrenmeye gayret ediyoruz. Yeni dönemin çocuklarına eski kafalarla ebeveynlik yapmak mantıklı değil. Araştırmalı, dünyalarını, teknolojilerini öğrenmeliyiz. Eşimle görev dağılımlarımız var, o istihbarat sağlayıp hedef konuyu gösteriyor, ben çalışıp, yapılması gerekeni doğru bir üslupla yapmaya gayret ediyorum. Doğru iletişimle geçen her gün inşaatımıza bir tuğla daha koymuş oluyoruz. Gün geçtikçe çocukların donanım kazandığını ve birçok başlığı kendilerinin çözmeye başladığını görüyorsun. Bu da daha az endişelenmeni sağlıyor.