Manevî dinamikler ve müfredattaki 28 Şubat etkisi

Türkiye Yüzyılı müfredatı, fen bilimleri alanında milletimizin manevî dinamiklerine mesafeli. Ateist kesimin şiddetli itirazlarına rağmen onların dünya görüşüne uygun hazırlanmış. Azınlığın dünya görüşü, Müslüman çoğunluğu dayatılıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın hazırladığı ve 1986-1997 yıllarında okuttuğu BİYOLOJİ kitabı, yaratılış görüşünü esas alır; evrim teorisi bilimsel değil ve ispatlanamaz, der.

Prof. Turan Güven başkanlığındaki heyetin hazırladığı kitap şu gerçeğin altını çizer:

"Kâinatın yaratılışı gözlemlenemez, yaratılış tekrarlanamaz, laboratuvarlarda cansız elementler canlandırılamadı. Bu sebeple evrim teorisi bilimsel değildir.

İslam'a inancına göre kâinattaki bütün varlıklar ALLAH tarafından yaratılmıştır. Yaratma olayı bir anda olabileceği gibi belli kanunlar doğrultusunda yavaş yavaş da olabilir. Mesela toplu iğne başı büyüklüğündeki bir insan zigotundan fetüsün teşekkül etmesi ve bunun da akıl almaz şekilde düzenli farklılaşmalar geçirdikten sonra çocuk olarak doğması, yaratma olayına güzel bir misaldir." (Biyoloji, s.67)

MEB'in biyoloji kitabı 1997'de 28 ŞUBAT CUNTASI yönetime el koyana kadar okutulmuş. Cuntacılar, halkın seçtiği iktidarı tehditlerle indirdikleri gibi İslam inancına uygun yazılan ders kitabını da kaldırtmışlar.

Ortaöğretim Programları Ortak Metni milli ve manevi değerlere bağlı, medeniyet kuran ve geliştiren nesiller yetiştirme hedefi koyuyor. Fen bilimleri müfredatı evrimci ve ateist dünya görüşüne göre yazılıyor.

Sosyal bilgiler müfredatında deniyor ki:

"Bu görsellerden hangilerinin doğada kendiliğinden var olan varlıklar olduğunu belirlemeleri istenir." (s.20)

Varlıkların kendiliğinden var olduğu düşüncesi evrimci bakış açısıdır. Allah'ı inkâr edenler böyle söyler.

Fen bilimleri, sosyal bilgiler, hayat bilgisi, fizik, kimya, biyoloji, astronomi, coğrafya müfredatlarında Allah, yaratıcı, Tanrı, Hüda kelimeleri geçmiyor; seküler, materyalist, pozitivist dil kullanılıyor.

Hafta sonu "Osmanlı Yönetim Sistemi" sempozyumunda iki önemli tebliği dinledim. Prof. Haşim Şahin ve Prof. Nurettin Gemici, Osmanlı Devleti'ni kuran Kayı aşireti önderlerinin bağlı oldukları manevî dinamikleri anlattılar.

Şeyh Edebali, o zaman bölgede yaygın bulunan Vefaiyye tarikatının güçlü bir temsilcisi. Türbesi Nevşehir'de bulunan Hacı Bektaş Veli ile aynı manevî kaynaktan beslenir.

Hacı Bektaş Velî gibi Şeyh Edebali de seyit ve mutasavvıf. Hacı Bektaş, Anadolu'daki Abdalan-ı Rum denilen veliler silsilesinin başı, Şeyh Edebali de Kayı aşireti içindeki din adamlarının şeyhi ve rehberi.

Osman Gazi, seyit ve mutasavvıf Şeyh Edebali'nin kızı ile evlenerek Osmanlı soyunun seyitler soyuyla akraba yapmış ve Şeyh Edebali'nin manevî desteği ile aşiretini devlete yükseltme gayreti gütmüştür.

Hacı Bektaş Velî, Anadolu'da dinî, ekonomik, askerî ve sosyal bir teşkilat olan Ahilik cemiyetinin kurucusudur. Bu ekol, Anadolu'nun İslamlaşmasına, güzel ahlak ve erdemlerin toplum içinde yerleşmesine önemli rol oynamış ve büyük hizmetler yapmıştır.