İrfanımızın ve şiirimizin yüz akı Yavuz Bülent Bakiler

İrfanımızın ve şiirimizinyüz akı Yavuz Bülent Bakiler

ALİ ERKAN KAVAKLI

Şair ve nasir Mehmet Çınarlı 1950-1980 yıllarında Ankara'da Hisar dergisi çıkarırdı, Yavuz Bülent Hisar şairi idi. Billur, berrak ve temiz bir Türkçe ile vatan, millet sevgisi, yoksulluk, aşk şiirleri yazardı.

Zevkle okurduk.

Sonraki yıllarda Şeyhülmuharrir Ahmet Kabaklı Türk Edebiyatı dergisini çıkardı. Yavuz Bülent Bakiler ismini Türk Edebiyatı'nda görmeye başladım, dergiye abone oldum. İki dergide de sevdiğim ve etkilendiğim isimler yazardı: "Necip Fazıl Kısakürek, Cemil Meriç, Prof. Mehmet Kaplan, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Ahmet Kabaklı, Mehmet Çınarlı, Sevinç Çokum, Necati Karaer, İlhan Geçer, Munis Faik Ozansoy, Vahap Kabahasanoğlu…"

Şiirimizin bayrağı Arif Nihat Asya, uzun zaman Hisar'da yazdı.

Yavuz Bülent Bakiler, Arif Nihat ekolünden olduğunu, Anadolu milliyetçiliğini savunduğunu açık açık ifade ederdi. İki şair de billur bir Türkçe ile yazar, millet ve bayrak sevgileri fevkalade, imanlı ve inançlı münevverdiler.

O yıllar edebiyatımızda sol kanat baya etkiliydi. Enternasyoneldiler, Nazım Hikmet sevgileri sağ cenahın Mehmet Akif Ersoy ve Necip Fazıl Kısakürek sevgisinden kat kaz fazlaydı.

Sol cenah her zaman mahfil edebiyatı yaptı. Hiçbir zaman milletimizle ve medeniyetimizin değerleri ile buluşmadı, kucaklaşmadı, barışmadı. Her fırsatta din, mukaddesat, Osmanlı, Selçuklu medeniyet değerleri düşmanlığı yaptılar, hâlâ da yapmaya devam ediyorlar. Varlık'ta toplanmışlardı, millete ve milletimizin değerlerine düşmandılar.

Yavuz Bülent Bakiler milletten yana idi, medeniyet değerlerimizi savundu. "Üsküp'ten Kosova'ya" Osmanlı medeniyet izlerini anlattı.

Türkistan Türkistan adlı eserinde köklerimizi ve kök değerlerimizi, medeniyet tasavvurumuzu dile getirdi.

Yeniden büyük bir devlet ve medeniyet kuracağımıza inanırdı Bakiler. Türk dünyasının birleşeceğini güçlü bir inançla ifade ederdi. Sesi gürdü, dili berraktı, düşünceleri billur ırmak gibi akardı:

"Bir dev gibi bir dağ gibi doğrulacağız,

Yeni bir ruh doğacak toprağımızdan…

Dünya yeniden tanıyacak bizi heyecanla,

Burma bıyığımızdan, kara kalpağımızdan!.." diye haykırırdı.

Anadolu insanını, yoksul çocukları pek severdi. Kalbi hep Anadolu insanının dertleriyle attı:

O "Sivas'ta Yoksul Çocuklar" şairi idi.

"Sivas'ta Ulu Camii avlusunda çocuklar

Yalvaran gözlerle etrafa baka baka

Açıyor küçük esmer avuçlarını:

Emmilerim sadaka! Emmilerim sadaka!"

Anadolu'dan, medeniyetimizden, değerlerimizden kopanları sevmezdi. Onların türkülerimizi bile beğenmediğini söylerdi.

"Türkü söyler gibi konuşur küçük hanım,

Dağılır yüzüne saçları.

Gelincikler gibi taze ve güzel

Serçeler gibi uçarı.

Bir şey anlatılsa Anadolu'dan

Değişir birden yüzü,

Melodiler yarım kalır dudaklarında

Ne oyunumuzu sever ne türkümüzü…"

Harman, Duvak, Seninle şiir kitapları ne çok okundu.

Üsküp'ten Kosova'ya; Türkistan Türkistan, Arif Nihat Asya, Aşık Veysel onun severek okuduğum eserleri. Şiir gibi konuşurdu, temiz Türkçenin bayraktarlığını yaptı, uydurma dile ve dilimizdeki kökleşmiş, yerleşmiş kelimeleri atıp kelime uyduranlara karşı çıktı.