SDG sonrası Suriye: Barışçı entegrasyonun Türkiye ve Suriye ekonomisine kazançları

(Siyasal ve Jeoekonomik Bir Analiz)

Suriye iç savaşının on üç yılı aşan yıkıcı etkileri, yalnızca askerî ve siyasi değil; aynı zamanda ülkede derin bir iktisadî çöküşe sebep olmuştur. Ülkenin kuzey ve doğusunda ABD ve İsrail tarafından ortaya çıkarılan terör üzerinden palazlandırılan fiilî yapıların başında gelen Suriye PKK'sı YPG {Amerikalı uzmanların ismen kamufle ederek, batıda daha sempatik bir portre profili kazandırılmak için verdikleri isimle SDG (Suriye Demokratik Güçleri)], başlangıçta "güvenlik" gerekçesiyle meşrulaştırılmış olsa da zamanla ekonomik verimsizlik, demografik uyumsuzluk ve dışa bağımlılık nedeniyle sürdürülemez bir modele dönüşmüştür.

ABD ve İsrail'in "müttefik/ortak" olarak sahaya sürdükleri aktörleri, çıkar dengesi değiştiğinde nasıl yalnız bıraktıklarına dair tarihte sıkça atıf yapılan, somut ve öğretici örnekleri kısıtlı sayfalarda detaylı ifade imkânımız yok, ancak kısaca hatırlatmak gerekirse;

ABD'nin "Ortağı Yolda Bırakma" Örnekleri

1) Güney Vietnam (1955–1975): ABD, Güney Vietnam'ı komünizme karşı ana müttefik ilan etti. Sonuç: İç destek zayıfladı, maliyet arttı; ABD çekildi, Saigon düştü. Ders: Askerî destek, siyasal meşruiyet ve sürdürülebilir ekonomi yoksa kalıcı değildir.

2) Iraklı Kürtler – Barzani (1970'ler): İran ve ABD, Bağdat'a karşı Kürtleri destekledi. Sonuç: Cezayir Anlaşması (1975) ile İran–Irak uzlaştı; destek bir gecede kesildi. Ders: Vekil aktörler, büyük pazarlıkların "harcanabilir" unsurudur.

3) Afgan Mücahitleri (1980'ler sonrası): SSCB'ye karşı yoğun destek. Sonuç: Sovyetler çekilince ABD de çekildi; ülke iç savaşa sürüklendi. Ders: Ortaklık, ortak düşman sürdüğü kadar vardır.

4) Irak'ta Sünni Aşiretler – Sahva (2007–2011): Durum: El-Kaide'ye karşı ABD ile iş birliği. Sonuç: ABD çekilince koruma kalktı, Bağdat baskısı arttı. Ders: Geçici güvenlik ortaklıkları, ekonomik ve siyasal teminatla desteklenmezse çöker.

5) Afganistan Hükümeti ve Ordusu (2021):20 yıl boyunca "stratejik ortak". Sonuç: Ani çekilme, Kabil'in günler içinde düşüşü. Ders: En maliyetli ortaklık bile bir günde sona erebilir.

İsrail'in "Ortağı Yolda Bırakma" Örnekleri

1) Güney Lübnan Ordusu (SLA) – 1978–2000: İsrail'in Lübnan'daki yerel müttefiki. Sonuç: İsrail çekildi, SLA dağıldı, mensuplar kaderine terk edildi. Ders: İsrail için sınır güvenliği sağlandıysa ortaklık biter.

2) Lübnan'daki Hristiyan Milisler (1980'ler): FKÖ'ye karşı taktik iş birliği. Sonuç: Sabra–Şatilla sonrası siyasal yük arttı, mesafe kondu. Ders: Uluslararası baskı geldiğinde yerel ortaklar korunmaz.

3) Filistinli İşbirlikçiler (1967 sonrası): İşgal bölgelerinde yerel iş birlikleri. Sonuç: Süreç değiştiğinde hukuki ve fiziki koruma sağlanmadı. Ders: İsrail, kalıcı ortaklık değil kontrollü bağımlılık kurar.

Bu örnekler şu ortak ilkeyi gösteriyor:

ABD ve İsrail için "ortaklık", değer temelli değil; çıkara dayalı, geçici ve şartlıdır.

Sahadaki aktör pazarlık gücünü yitirdiğinde, Maliyet faydayı aştığında, Uluslararası baskı arttığında, destek ani ve geri dönülmez biçimde kesilir.

Bu tarihsel tecrübe, SDG gibi yapılar açısından açık bir uyarıdır:

Konumuza dönersek; ABD ve İsrail'in yakın gelecekte, Türkiye gibi yıldızı parlayan bir devlete karşı, "SDG'yi nereye kadar, ne kadar himaye edeceği" sorusu ciddi bir cevap gerektirir. Bugün gelinen noktada, çok kısa bir süre sonra, çıkmaz bir sokaktan başka bir yol bulamayacak olan SDG; Yeni Suriye Hükümetiyle imzaladığı 10 Mart 2025 tarihli Mutabakat çerçevesinde, silahlı ve idari kapasitesinin etkisizleştirilerek, yeni Suriye hükümetiyle barışçı entegrasyonu, sadece güvenlik açısından değil; bölgesel kalkınma ve ekonomik normalleşme bakımından da en rasyonel senaryo seçeneği olarak öne çıkmaktadır.

Bugün için SDG bağlamında bir çıkarım yaparsak; bu tarihsel tecrübe, SDG gibi yapılar açısından açık bir uyarıdır:

Dış destek devlet garantisi değildir. Vekil güçler, masada değil sahada tasfiye edilir. En rasyonel yol, merkezî devletle barışçı entegrasyondur.

SDG Modelinin Ekonomik Açmazı

ABD ve İsrail'in vadettiği minik bir terör devletçiği haline dönüştürülmek istenen SDG kontrolündeki bölgeler; Suriye'nin en zengin petrol, tarım ve su kaynaklarını barındırmasına rağmen, bu potansiyel halkın refahına yansımamıştır.

Bunun üç temel nedeni vardır:

Gelirlerin merkezî ekonomiye entegre edilememesi Yerel Aşiretlerin (Arap ve Kürt) –SDG ile yönetim uyumsuzluğu Dış askeri ve mali desteğe aşırı bağımlılık

Petrol sahalarından elde edilen gelirler, sürdürülebilir altyapı yatırımlarına değil; güvenlik harcamalarına ve dış aktörlerin kontrolündeki kanallara akmıştır. Bu durum, bölge halkı nezdinde SDG'yi bir "yerel yönetim" olmaktan çıkarıp, ekonomik bir yük hâline getirmiştir.

Bu nedenle, 10 Mart Mutabakatı çerçevesinde entegrasyon, sadece siyasî değil; hayatta kalma ve ekonomik rasyonalite meselesidir.

10 Mart Mutabakatı: Ekonomik Bir Fırsat Penceresi

10 Mart Mutabakatının özü, silahlı yapıların tasfiyesi kadar Suriye'de tüm taraflar için idari ve ekonomik bütünleşmeyi de hedeflemektedir. Eğer, yapabilirse, aşağıdakiler SDG'nin bu çerçevede, Suriye için ekonomik toparlanmanın önünü açacaktır.

Ağır silah ve paralel güvenlik yapılarından vazgeçmesi Enerji ve tarım kaynaklarının merkezî Suriye ekonomisine devri Yerel unsurların sivil yönetime entegre edilmesi

Suriye Açısından Kazanımlar

Enerji Gelirlerinin Merkezileşmesi
Petrol ve doğal gaz gelirlerinin yeniden merkezi devlet bütçesine girmesi, maaş ödemeleri ve ülke çapında altyapı yatırımları için hayati önemdedir. Tarım ve Gıda Güvenliği