Dünya siyaset sahnesi çoğu zaman şatafatlı sarayların, yüksek duvarların ve halktan kopuk elitlerin gürültüsüyle çalkalanırken; sessizce, tevazuyla ve sadece "hizmet" diyerek bir ülkenin kaderini değiştirenlerin hikâyesi hepimize ders niteliğindedir. Bugün rotamızı uzaklara, Singapur'a çeviriyoruz. Karşımızda sadece bir devlet başkanı değil, adaleti ve liyakati kuşanmış bir "kardeş" portresi var: Halime Yakob.
Singapur, coğrafi olarak küçük bir ada devleti olabilir ama Halime Yakob'un liderliğinde küresel bir dev haline gelişine şahitlik ediyoruz. 6 milyonluk bir nüfusu, yıllık 300 milyar doları aşan bir GSYİH ile buluşturmak; dünyanın en güçlü pasaportuna sahip olmak tesadüf değildir. Bu, bir inancın, bir vizyonun ve her şeyden önce temiz bir ahlakın neticesidir.
Aynı Odadan Devletin Zirvesine Uzanan Tevazu
Halime Yakob'un hikâyesi, Yemen asıllı Malezyalı eşiyle üniversite yıllarında başladıkları o mütevazı tek odalı evden neşet ediyor. Hayata en dipten, halkın içinden başlayanlar, koltuğa oturduklarında halkın derdiyle dertlenmeyi de en iyi bilenler oluyor. Göreve geldiğinde kurduğu o meşhur cümle, aslında bugün İslam dünyasının ve modern siyasetin en çok ihtiyaç duyduğu "emanet" şuurunun özetidir:
"Benim adım Halime Yakob. Kim benimle halkın yararına çalışmak istiyorsa bilsin ki ben onun kız kardeşiyim. Hedefim sadece halkımın yaşam standardını yükseltmektir, başka hiçbir hesap içinde değilim."
Bu sözler sadece bir hitabet sanatı değil, bir ahitleşmeydi. Ve Yakob bu ahdine sadık kaldı.
Rakamların Ötesinde Bir Başarı: Yolsuzluk Sıfır, Refah Zirve
Halime Yakob dönemi, Singapur için bir "altın çağ" olarak tarihe geçti. Sadece birkaç rakama bakmak bile tablonun büyüklüğünü anlamaya yetiyor:
İşsizliğin %1'e kadar düşürülmesi, Kişi başına düşen yıllık gelirin 85 bin dolara çıkarılması, Yolsuzluğun kurumsal ve zihniyet düzeyinde "sıfır" noktasına indirilmesi...Hepsinden önemlisi, devlet bütçesindeki fazlalığın trilyon dolarlarla ifade edilen bir güce dönüşmesi. Vergilerin halkın üzerinden bir yük olmaktan çıkarılması ve yaklaşık 10 bin dev projenin hayata geçirilmesi, "yemeyen ve yedirmeyen" bir iradenin sonucudur.

19