Yöneticinin Çay Mesaisi

Kurumlarımızın birçok kademesi mevcut. Yöneticilik de bu kademelere göre şekilleniyor. Hangi kademede olursan ol, yöneticiliği seçmek ateşten gömleği giymek oluyor. Yönetici olmak devleti omuzlamak anlamına geliyor. Zordur ama birileri yine de yönetici olmak için çırpınıp durur.

Bir iş niye yapılır Tek cevap vereceğim: Ekonomik sebepler. Evet, hiç lafı eğip bükmeden söyledim. Şimdi zihnimizi birlikte çalıştıralım. Birlikte düşünelim, birlikte öneri sunalım. Oradan birisi içinden, "Ben yüce devletime gönülden bağlıyım, her işte gönüllüyüm." diyor mu Diyebilir ama hâlinden de memnun değildir. Böyledir bizim memurumuz. İtiraz, eleştiri, eylem, karşı duruş, hak arama, haksızın karşısında durma, haklının yanında yer alma ve dik duruş sergileme bizim en zorlandığımız hâllerdendir. Ekonomik şartları beğenmez, hak ettiğini alamaz ama bu duruma itiraz da edemez. Sindirilmiş, susturulmuş, köşesine sıkıştırılmış bir şekilde işini yapar. Yöneticilerimiz bilhassa böyledir. Hiç kusura bakılmasın, durum tam da böyledir. Çünkü biz itaat kültüründen besleniyoruz. Hatta birisi itiraz edecek olsa onu da sustururuz. "Aman ha, duymasınlar, defterini dürerler." deriz. Deriz de çıkış yolu bulamayız. Ha, şu da var: Birisi çıkıp delikanlılık yapsın. Evet, o delikanlı birisi sizin adınıza da konuşur ama siz yine açıktan ona destek veremezsiniz. Böyle bir durum, hangi kurumumuzda yok, haksız mıyım Buyurun bakalım!

Millî Eğitim Bakanlığından bahsedelim. Konumuz eğitim, eğitimin liderleri. 81 Millî Eğitim Müdürü, 922 İlçe Milli Eğitim Müdürü var. Ayrıca il müdür yardımcılığı, şube müdürlüğü; okullarımızda müdür, müdür başyardımcısı, müdür yardımcısı gibi görevler var. Bir ordudan bahsetmek mümkün. Bu kadar büyük organizasyonu yönetmek için de Bakanlıkta bir teşkilat var. Orada da birçok yönetim kademesi var.

Sistem içindeki yöneticilerin çoğu hâlinden memnun değil. Memnun olanların memnuniyeti geçici. Şöyle ki çok yukarılarda adamı olanda geçici bir güven ve motivasyon var. Bizde enterasan bir yaklaşım vardır. Yukarıda sizin görüşünüzden birileri varsa sesiniz soluğunuz çıkmaz. Hep olumlu bakarsınız. Sabırdan, şükürden bahsedersiniz. Ama şöyle esaslı bir itiraz, eleştiri yapamazsınız. Bu yazının ruhunda bile bahsettiğim o çekince vardır, iyi okuyan ve tahlil eden anlar. Yani bizde aklın kayıtsız şartsız çalışması zor. Hep bir bağ, bağlantı ve ilerisi için bir hesap yapılır. Durum böyle olunca yukarıyı yani otoriteyi elinde bulunduranları tedirgin edecek çıkış yapılamaz. Yukarıdaki de bildiğini okur. Her icraatin ilk kez uygulandığını, müthiş yenilik olduğunu, ülkeyi kalkındıracak çözümün kendilerinde olduğunu söylerler. Söylerler işte…

Şimdi içinizden başladınız konuşmaya. Bir sürü sorununuz birikti. Kendi aranızda konuşuyorsunuz. Çayların nasıl bittiğini bile anlamıyorsunuz. Konuşun ama meydana çıkıp da bir laf edemeyin! Olur mu böyle! Olur, derseniz daha bir şey yazmayalım. Ama olmuyor işte, olmuyor! Tamam, tamam! Yazayım bari, bakın benden vebal gitti, sonra çıkıp da niye böyle konulara girdin, ne gerek vardı, demeyin. Sorarlarsa bir bir sayarım o hâlinden şikâyet edenleri. Yok yok, hemen endişelenmeyin, ele vermem kimseyi, şaka yaptım. Siz daha iyi yerlere geleceksiniz, bunca yıl boşuna mı beklediniz elbet birgün karşılığını alacaksınız. Şimdi planınızı bozmayalım. Sizin adınıza birileri en ön safta hak arar, eylem yapar, kendini afişe eder. Siz de sessizce yükselirsiniz (!) ve daha yüksek göstergeli koltuklara gömülürsünüz. Ne güzel dedim ama "gömülmek" işte. Durum tam da böyledir. Bürokrasimiz gömülenlerin elindedir. Ne çıkar bundan, nasıl ilerleme olur Olmuyor da.

Siyaset, bürokrasi, ticaret üçgeninde şekillenen bu yapı bize çok zarar veriyor. Ülkenin kaynakları boşa harcanıyor. En çok da hak ettiği yere gelemeyen liyakat ehlinin harcanması zorumuza gidiyor. Ama biz oralı değiliz. Herkes klimalı ve gösterişli makam odalarında deri koltuklarına gömülmüş devlet yönetiyor. Maşaallah! Bu zevatın ajandası hep kendisi için notlarla doludur. Kurduğu irtibatı kendi ikbali için kullanır. Allah sonumuzu hayretsin.