Çok sesli dünyanın rahatsız edici akışında bir kalp ağrısı durdurur insanı. Kenara çekilip, sessizlik limanına demir atıp düşünme vaktidir. Sükût dersleri başlar burada ve insan önünde bulur kendisini yoran ve üzen hâlleri.
İyi gelir sükût. Seslidir, ürkütücüdür belki yaşadıklarımız. İnsan çok çekingen değil midir Mahcup olur da insan. Çekingenlik veya duygusal ruh hâlleri sükût âleminin kapılarını açar insana. Varlığını burada unutturmak, gözden ırak olmak dinlendirir. Dinlenmek bilindik yorgunlukları gidermek için değildir. İyi bir muhasebe içindir. Eksiğini bilir insan; onu tamamlamak için fırsattır.
Sükût, ruh senfonisinin en büyük bestesidir. Onu dinleyen veya anlayanın ruhuyla ruhunuz arasında öyle sağlam bir bağ kurulur ki hayatı var eder o bağ. O bağ, iki ruhu ve iki bedeni bir eder. Çokluk yok olunca, bir'de buluşunca aşk zuhûr eder.
Çağın hastalığı çokluk. Çok başlılık. Çok seslilik. Rahatsız eden ve nizamı bozan karmaşık fikirlerdir. Oysa insanda gizlenen bir olmaktır, birde güçlü olmaktır. Ne zaman parçalanmışsa bu irade işte o zaman insan başını taştan taşa vura vura arayışa çıkmıştır. Her kafadan bir sesin çıktığı yerden uzaklaşmak ve sükût dergâhına iltica etmek iyi gelir insana. Sükût, teslimiyettir de burada.
Teslimiyetle başlar iman. Sorgusuz bağlanmaktır bu. Sen, iradeni kontrol ettikçe susacaksın. Sustukça, hakikate erecek ve hakikat makamının huzurunda olacaksın. Burada kabul edilirsen zaten sükûttan başka yapılacak bir şey kalmamıştır. Sükûta ulaşan irade terbiye edilmiştir de. Hak tecelli etmiş, gönül bağı mamûr olmuştur. İnsan, içini mamûr ettikçe yüzüne yansıyan ışıkla etrafını güzelleştirir. Elbette sükût makamına ermekle mümkündür.
Ne çok dili vardır şu çağın insanının. El, göz, yüz ve tüm beden ile konuşur. Her konuşmada konu olan ne varsa onunla muhatap oluna oluna yorulursunuz. Her varlığın taşıdığı bir yük vardır ve size biner o yük. Kiminle muhatap iseniz onun yükünü alırsınız. Birilerine temas ettikçe kalbiniz enerji merkezi gibi çalışır. Harcarsınız çünkü muhatabınızı ikna etmek, onun dikkatini çekmek zorunda kalırsınız. Yorgunluk buradan çıkar. Sükût böyle zamanlarda kişinin kendini muhafaza ettiği kaleye döner.
İnsan, duygularının talimatıyla hareket ettikçe coşkunlaşır. Bazen duracağı yeri bilemez. Bir kaza meydana gelir. Üzülür, düşünür, düşer bir sorgu odasına. İçinde yüzlerce soru birikir. Soruları da cevapları da kendisi hazırlamıştır ama aklına takılan bir müşkül vardır. Hiçbir şey yapamaz, eli ayağı birbirine dolaşır. Kilitlenir. Sakinleşir. Kapatmıştır da kapılarını. Şimdi bir sükût bestesine kulağına verir. Dinler, dinler…

32