Gamzede
Görünen, tutulan, taşınan, tartılan nice yükün altına girer insan. Hepsini taşır, hepsinin de altından kalkar. Dağlar yük olsa onun bile altına girer insan. Ne var ki gam başka…
"Kaygı, tasa, keder, iç darlığı…" gibi anlamları ihtiva eder gam. Kimin içindir gam Kim çeker bu yükü Dağlar mı, taşlar mı; ovalar mı, gökler mi; ırmaklar mı, göller mi, denizler mi İçimizden şunu diyoruzdur: Hiçbiri, hiçbir varlık bu yükü ne çeker ne de bu yüke heves eder. Ama insan öyle mi, insandır bu yükün heveskârı. İnsanın içinde yükselir gamdan dağlar, onu aşacak yollar yine gamdandır.
İç darlığını açacak dermanın adresini arar dururuz. Ararız da bulabilir miyiz Bulduğumuz aradığımız mıdır Ne çare! Kolay değildir ki yollara düşüp aramak. Her adımda ağırlaşır, zorlaşır gam yükü. Atıp sırtımızdan bu yükü, kurtulabilir miyiz Kurtulmak mümkün değildir; değildir gamsız ömür.
Gamsız bir insan anlar mı hâlden Onun dili, kalbi nasıldır Hem gam öyle aşikâr edilmez de. Ya şikâyet sanılırsa. "Gamım pinhan tutardım ben dediler yâre kıl rûşen" diyordu Fuzûlî. O yârin inanıp inanmamasından kaygılanırsın, yine okları kendi kalbine ata ata razı olursun, boynunu bükersin.
Gam, kimde bulunmaz, kime misafir olmaz gam Ham insanda olmaz, dediler. Ham ha! Nedir ki ham insan İncelikten anlamayan, olgunlaşmamış, yetmemiş, zamanı gelmeyen veya kendini bilmeyen insandır ham. Öyledir de. Kendini bilmek! Gün olur, hasat mevsimi gelir. Ömrün hasadından mahsül kaldırmak öyle kolay değildir. Ömrünü öğütürsün de yele verirsin mahsülü. Kalbi haset ile geçenlerin hasadı olur mu Gerçi şaşırtır bu dünya. Bazen elde bir gam kalır. Yok yok, gam bir lütfun en ağır reçetesi olur. Hastalık ağırsa reçete de ağır değil midir Gamlı gönülde tahammül nöbetini çeke çeke iyileşir yaralar ve gamlı gönülde büyür aşkın çiçeği.