Övündüğü şey
Övündüğü şey
Ali Akben
Başarmak ve başardığı şeyle övünmek güzel olsa gerek.
Hele bu başarı kişisel değil toplum yararına bir etki de oluşturuyor ise aliyyülâlâ olarak kabul görür.
Değerli okurlarım, doğru ile yanlışın iç içe girmesi ile ortaya çıkan ucube ve garip bir gerçeklik dünyasında yaşıyoruz.
Bakış açısına, ön yargılar ve çıkar ilişkilerine göre değişen doğru kabulleri var ve son günlerde yine zirvede.
Hangi doğru sorusuna doğru dürüst bir cevap bulmak da hakikaten zor.
Sadece ülkemize mahsus olmayan bu durum tüm dünyaya sirayet etmiş bir bulaşıcı hastalık gibi sağlıklı ve zinde beyinleri etkilemekte.
8. Cumhurbaşkanı merhum Özal 17 Nisan 1993'de dar-ı bekaya göçmüştü. O günden bu güne tamı tamına 32 yıl geçmiş.
Birçoğumuzun farkında bile olmadığı koskoca 32 yıl.
O yılların canlı şahidi olduğum için o günlerin yaşanmışlıkları hâlâ hafızamda taptaze. Merhum Özal cumhurbaşkanı olduğunda, kimi alışamamış, kimi kininin içinde çatlamış kimi de bugün olduğu gibi onu diktatörlükle suçlamış ve ülkemize yaptığı sayısız hizmetlere kör ve sağır olmuştu.
O günün çok satan gazeteleri Özal için sivil diktatör sürmanşetleri attırmışlardı.
Aynı şekilde merhum Erbakan hocamız içinde bazı çevreler daha beteri ile hocamızı yargısız infazla yargılamış ve demediklerini bırakmamışlardı.
Kimisi hocamızın ağır sanayi hamlesini tiye almış ve hatta attığı temelleri meclis kürsüsüne getirerek şov yapmış, kimi her konuşmasının altında hinlik aramış, bir şey bulamayınca da işkembeden atıp tutmuştu.
Merhum Menderes'ten günümüze yerli ve milli duruşu olan nerede ise tüm siyasi liderleri olumsuz sıfatlarla yargılayan zihniyet, ne hikmetse cunta dönemlerinde aynı hassasiyeti göstermemiş, kötücül sıfatlarla yargılamak yerine susmayı tercih etmişlerdir.
İstisnalar olsa da bu kaide hep korunmuştur.
Çeyrek asra yaklaşan Erdoğan dönemine gelince, noksan sıfatlı bir insan olarak ona layüs'el diyenlerin samimi olduğuna inananlardan değilim.
İnsan fıtratı gereği zaten noksandır ve bunu kabul etmek bir meziyet değil bir gerçektir.
Erdoğan döneminin ilk 10 yılına atıfta bulunarak o dönemi kutsallaştıranların da samimi olmadığına inananlardanım.
Erdoğan dönemi de geçmiş dönemler gibi tarih olacak ve olduğunda yaşayanlar; Menderes, Demirel, Özal, Erbakan dönemleri gibi daha objektif bakış ile yapılan hizmetler karnesine sağduyu ile not verecekler.
Sayısız denebilecek hizmetler yapan Erdoğan'ın benim gözümde en önemli hizmetlerinden ilki Ayasofya Camiinin ibadete açılması, ikincisi de savunma sanayiinde yerlilik ve millilik hassasiyetinde gelinen nokta.
Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarına giderek gerginlik üretmenin yararına inanmadığım için çok partili hayata geçiş sürecinden günümüze CHP dendiğinde akla hemen gelen birkaç örnek vererek durum tespiti yapalım.
1946 seçimlerinin alamet-i farikası olan açık oy, gizli tasniften tutun da üniversitelerimizde başörtülü kızları ikna odalarına tıkmaya hatta daha da ilerisi halkın meclisine başörtüsü ile giren milletin vekiline haddini bildirmeye kadar sayısız özgürlük ihlalinde CHP'yi en önde rakipsiz görmek mümkün.
Skandallar konusunda da CHP'nin karnesinde ciddi kırıklar var.
1993'deki İSKİ skandalında sadece akçeli para işleri değil aynı zamanda ihanet de var. Aldatılarak ihanete uğrayan eşin itirafları ile patlak veren bir yolsuzluk İSKİ skandalı.
O günün CHP'si bugünden çok farklı idi ve İSKİ'de dönen dolapları ve skandalı sahiplenmemiş ve sorumlusunun arkasında durmak şöyle dursun anında tepki göstermişti. O gün bu yüz kızartıcı skandaldan dolayı CHP övünmemişti ama bugün aynı şeyi söylemek zor.