Kurban Bayramı
Mesleğim gereği sağlıkla ilgili yazılarımda günlük hayatta bizzat yaşadıklarımdan örnekler vermeye, çare ve çözüm üretirken de mümkün mertebe pratik hayatta yararlı olduğuna inandığım tecrübeleri sizlerle paylaşmaya çalışıyorum.
Bugün Kurban Bayramı.
Kurban ibadeti üzerine vacip olan kardeşlerimiz, Allah rızası için kurbanlarını kesecekler ve etlerini üçe ayırıp fakir fukara, garip gureba ve eş dostlarına ikram edip kalanı da afiyetle yiyecekler.
Bayramda keseceğimiz kurbanlarımızı ALLAHÜEKBER sesleri ile sadece O'nun rızası için kesersek, bu kurbanların eti bize helal olur. Bilinçli olarak Allah rızası dışında başka niyetlerle kesilen bir kurban ise Müslüman için murdardır.
Dinimizde niyetin önemi Peygamber Efendimiz tarafından şöyle tanımlanmıştır, "Ameller niyetlere göredir. Herkes niyetinin karşılığını alır."
İslam ümmeti bu Kurban Bayramına da buruk, donuk, dağınık ve karamsar olarak giriyor. Özellikle Gazze'de işlenen cinayetlere İslam ülkeleri ve Dünya devletlerinin sessiz sedasız ve lakayıt kalmaları, bu dağınıklık ve başıboşluktan yararlanan katil Netanyahu ve yandaşlarının mazlum ve masum insanlara uyguladıkları zulmün giderek artmasına sebep oluyor.
Devletimizin her türlü riski göze alarak, bu zalimlere karşı en yüksek seviyeden haykırarak, artık yeter demesine bile tahammül edemeyen içeriden dışarıdan o kadar çok tasallutun olmasına doğrusu hayıflanıyorum.
Dün İtalya'da toplanan G-7 zirvesinde, zırvalayanların yüzüne Cumhurbaşkanımızın ağzından çıkan 'yeter artık' sözünün önemli olduğunu düşünüyorum.
Kurban Bayramı sıcak yaz günlerinde birçok hastalık riskini de yanında barındırıyor. Kesilen kurban etlerinin dinlendirilmeden yenilmesi yanında yenen tatlı türleri ile beraber özellikle kalp ve damar sağlığı üzerinde ciddi risklerin olduğunu unutmamak gerek.
Yediklerimizin ilacımız olması için ağzımızdan girenleri muhakkak iyi sansürleyerek bayramı zehir etmemek elimizde. Güzel günlerin habercisi olması dileği ile Kurban Bayramınızı tebrik ediyorum.
TAKVİYE ÇILGINLIĞI
Sağlıklı ve zinde kalmak insanımızın en büyük arzusu olduğu halde sıcakların da etkisi ile son günlerde halsiz bitkin ve yorgun insanların çoğaldığını söyleyebilirim.
Takviye adı altında piyasaya sürülen mucize(!) reçeteler ne kadar etkin, kullanan hastalarımın büyük çoğunluğu maalesef olumlu cevap veremiyor.
Beklenti armut piş ağzıma düş olunca maalesef ne pişen ne de düşen oluyor sadece maddi kayıp değil sağlığımızdan da olabiliyoruz.
Yaşam kalitesini yükselten olmazsa olmaz muhtaç olduğumuz şeyleri ıskalayarak, takviyelerle işi götürme hayalciliğinin bedelini ödemek istemiyorsak yaşam kalitemizi yükselten dengeli ve düzenli beslenmeye, sağlıklı uyumaya, stres ve gerilimlere karşı mukavemetli olmak için manevi dinamiklerimizle barışık olup her şeyden önce de hayalperest olmamalıyız.
Dengeli beslenmek günümüz insanının maalesef önceliği değil. Uyku sağlığı zaten hak getire. Stres kat sayısı da şu veya bu sebepten tavan yapınca yaşlı genç fark etmeden insanımızın ilk şikayeti; halsizlik, yorgunluk, bitkinlik ve tükenmişlik oluyor.
Güne başlamak için enerjisini kahveden alma alışkanlığı, geçici bir süre çözüm olsa da etkinliği kaybolunca hekimler devreye giriyor. Tetkikler tahliller yapılıp, değerleri normal çıkan vatandaş takviye arayışına giriyor.
Bilinçli ya da bilinçsiz kendini tüketen insana takviyenin vereceği çok bir şey yok aslında ama bu çılgınlık daha ne kadar devam edecek onu kestiremiyorum.